– 15 yıl sonra yeniden Muş…
Alparslan Üniversitesi ev sahipliğinde Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED) işbirliği ile düzenlenen Muş Gastronomi Günleri için TAŞFED Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Özrek arayıp davet ettiğinde hiç düşünmeden “tabii ki gelirim” dedim. 15 yıl sonra yeniden Muş’a gidecek, beni çok etkileyen kentin bugünkü halini yaşayacak, görmediğim yerlerini gezip yemediğim yemeklerini tadacaktım. Yöresel Ürünler ve Gastronomi Tanıtım Programı kapsamında da “sürdürülebilirlik” üzerine bir de konuşma yapacaktım… Muş’un bende uyandırdığı duyguları, izlenimlerimi geçtiğimiz Cuma günü Odak köşesindeki yazımda biraz olsun anlatmaya çalıştım: https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/mus-izlenimleri/743437
Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alican’ın, üniversite ekibinin farklı farklı alanlardaki çalışmalarına gastronomiyi de eklemesi ve bu konuda sürdürülebilir projeler hazırlanması çok önemliydi… Program da bu kapsamdaki çalışmalardan birisiydi. Rektör Bey, tüm etkinlik boyunca anlattıklarımızı not alarak dikkatle dinledi, gerektiği yerlerde açıklamalarda bulundu…
– Ne yazık ki Muş’ta ev yemekleri yapan lokantalar yok
Muş Gastronomi Günleri etkinliğinin son günü verilen gala yemeğinde konuklara yöresel lezzetlerden ayran aşı, kelem dolması, dolma ve Muş köftesi ikram edildi. Şehrin çok sayıdaki lezzetinden sadece birkaçıydı bunlar… Muş’ta kış mevsimi çok uzun olduğundan konservecilik gibi saklama yöntemleri öne çıkıyor. Güz mevsimi gelmeden önce her aile kış için hazırlıklara başlıyor. Birkaçını sayacak olursam koyun, kuzu veya Düge’den (bir-iki yaşındaki inek) kavurma yapılıyor. Kesilen etler küçük parçalara bölünerek haşlanıp tenekelere doldurularak kışa saklanıyor.
– Üç günlük Muş cevalanı böyle geçti
Gastronomi Günleri için geldiğimiz Muş’a yağmurlu bir akşamüstü indik. Uçaktan şehre bakarken kulağımda o ünlü türkü yankılanıyordu: “Havada bulut yok bu ne dumandır / Mahlede ölüm yok bu ne şivandır” Kalacağımız Öğretmenler Evi’ne götürecek olan araca bindiğimizde yağmur, bardaktan boşanırcasına yağmaya başlamıştı. Akşamüstüne planlanan gezi programımız iptal edilecek diye endişelenmeye başlamıştım ki daha sonraki günlerde sık sık yaşayacağımız gibi yağmur, kesiliverdi. Biz de hemen yola çıktık, önce Kale Mahallesi’ndeki Kale Parkı’ndan şehre bakacak, sonra yolumuzun üstündeki Ulu Cami’ye uğrayacaktık…
Muş haberlerinin ve köşemizdeki diğerler yazıların ayrıntıları için lütfen https://www.ekonomim.com/yasam-keyfi adresine geçiniz…
– Opet yeni destek projesiyle geçmişimize ve köklerimize bir kez daha sahip çıkıyor
Opet’in yeni projesi için Antalya’daydık. “Tarihe Saygı Projesi” kapsamında Antalya Serik’e 16 kilometre uzaklıkta Perge ve Aspendos arasında yer alan bir Pamphylia şehri olan Sillyon antik kentinin kazı çalışmalarını desteklemek amacıyla T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile protokol imzalanacaktı. Türkiye’de “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” konusunda öncü kimliğiyle tanınan Opet Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, törende yaptığı konuşmada Çanakkale’deki Çıplak Köyü’nün Troya’nın keşfinde başlangıç noktası olarak kabul edildiğini belirterek “Opet olarak geçmişe saygı duyan, geleceğe umutla bakan bir anlayış ile yol alıyor, tarihi zenginliklerimize sahip çıkıyoruz. 2006 yılında Çanakkale ve Gelibolu Yarımadası’nda başlattığımız ‘Tarihe Saygı Projesi’, bizi Akdeniz’e götürdü. Troya Savaşı’ndan sonra bu savaşa katılan iki kahraman isim tarafından kurulduğu kabul edilen antik çağın en zengin şehirlerinden biri olan Sillyon antik kentinin kazı çalışmalarına destek vermekten büyük mutluluk duyuyoruz. Geçmişimize ve köklerimize sahip çıkmak, bizim için önemli bir değerdir. Bu projeyle, Türkiye’nin tarihi ve kültürel mirasına olan katkımızı bir adım daha ileriye taşımak bize gurur veriyor” dedi.