Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarını katlayarak büyütmesi gerekiyor. Rüzgar, güneş enerjisi yatırımları ilk akla gelenler olsa da yeni teknolojilerle hayata geçirilen jeotermal enerji üretimleri de bu kaynağa sahip ülkelerin enerji üretimi kapasitelerinde önemli bir yere sahip oluyor. Türkiye’de jeotermal enerji alanında ilk yatırımları yapan, hibrit sistemlerle dünyadaki gelişmeleri yakalayan Zorlu Enerji’nin CEO’su Sinan Ak ile sektördeki yeni gelişmeleri ve yeni yatırımlarını konuştuk.
Enerji sektörünün Zorlu Grubu içerisindeki stratejik önemi var. Hali hazırda Türkiye enerji sektöründeki konumunuz, büyüklüğünüz nedir?
Kısaca hatırlatmak isterim. Grup tekstille başladı ve büyüdü. Ardından Denizbank ile finans sektörüne girildi, banka daha sonra satıldı. Gelinen noktada Vestel ve Zorlu Enerji gurubun lokomotif şirketleri denilebilir. Gayrimenkul işlerimiz de var ama, gayrimenkul zor bir sektör. Enerji daha regüle bir sektör. Belirlenmiş tarifeler var. Dağıtım işinde de tarife sistemi var ve bu sistem doğrultusunda projelerinizi geliştiriyorsunuz. B2B (işletmeden işletmeye) bir iş. Karlılıkları kontrol etmek daha kolay. İşleri doğru zamanında yapmak ve uygun maliyetli finansal koşulları oluşturmak karlılığınızı artırıyor.
Nasıl bir büyüme stratejisi takip ediyorsunuz?
Enerji şirketimizde aynen Vestel’deki gibi bir kültür oluştu. 2018’de yatırımları tamamladığımızda 2.6 milyar dolar borcumuz vardı. Bugün 1 milyar dolar seviyesine kadar indirdik. Sektörün regüle şekilde işlemesi sebebiyle şirket para kazanmaya devam etti. Sermayesi güçlü bir şirkete dönüştürmeye çalıştık. Stratejiye baktığınız zaman, Vestel gibi güçlü bir dünya deviyle nasıl bir sinerji yaratırız diye düşünmeye başladık. Enerji sektöründe pillerin hayatımıza girmesinden sonra Vestel ile birbirine yakınlaşan iki grup haline getirmeye çalıştık. Buna ek olarak Vestel elektrifikasyonun bir parçası olarak TOGG’a yatırım yaptı. Biz grup olarak enerjide dönüşümün her alanında olmaya çalışıyoruz.
Jeotermal odaklı büyüdü
Jeotermal enerjide yatırımlarınız yoğun. Özellikle jeotermalde Türkiye’nin bu kaynağını çok daha iyi değerlendirilebileceği konuşuluyor. Jeotermalde bir uzmanlığınız oluştu, bunu biraz anlatabilir misiniz?
Enerji dönüşümünün bir parçası olarak jeotermalden enerji üretimi var. Yenilenebilir enerji kaynakları aslında belirli aralıklarla üretim yapar. Örneğin solar… Kaynağı güneştir, gündüzleri üretim yapar. Rüzgar yılın yüzde 30-40’ında üretim gerçekleştirir. Ama jeotermal 7/24 çalışır. Bu jeotermalin daha verimli, sürdürülebilir bir enerji kaynağı olmasından kaynaklanıyor. Türkiye jeotermal alanında dünya zengini. Girişimiz 2008 yılında devletin açtığı bir ihaleyle başladı. Ahmet Bey Babadağlı olduğu için, çocukluğunda vakit geçirdiği alanlarda Denizli’deki jeotermal sahasının ihalesine girerek işe başladık. 510 milyon dolar bedelle bu ihaleyi aldık. Bu alanın Türkiye’nin en büyük sahalarından biri olacağını düşündük. Nitekim şu anda biz ve komşularımızla 300-350 megawatlık bir enerji üretimi gerçekleştiriliyor. O bölge Denizli’den İzmir’e kadar jeotermal sahasıdır. Dağların diğer tarafında da Alaşehir’den İzmir’e kadar gider.