Büyük şehirlerimizi bekleyen kuraklığa karşı maliyeti her geçen gün erişilebilir rakamlara inen “deniz suyu arıtma” teknolojisini kurmak ve kullanmak zorundayız.
1993 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen bir kararla 22 Mart, “Dünya Su Günü” olarak ilan edilmiş ve böylece küresel olarak gezegenimizin her köşesinde gittikçe büyüyen “temiz su” sorununa dikkat çekilmiş.
Su herkesin değeri, değerlisi; yokluğu da, kontrolsüz çokluğu da insanın kâbusu! Bahara girdik, yaza az kaldı; haberlerde baraj seviyeleri ve kavurucu sıcaklarda az suyla ne yapacağımızın endişesi var. Yakın yıllara kadar “onların petrolü varsa bizim de bir gün çok değerli olacak suyumuz var” söylemleri de boş çıktı, meğer kuraklık kapıdaymış! Har vurup harman savurduğumuz sularımız bir daha geri dönmeyecek şekilde çekilirken yerlerine inşa ettiğimiz çürük-çarık binalar başımıza yıkılıyor. Fay hattına sanayi yerleştiren, dere yatağına şehir kuran insanların ülkesi burası!
İnsan düşününce irkiliyor, farklı kaynaklardaki araştırmalara göre bugün 1 ila 1,6 milyarı aşkın insan temiz içme suyuna ulaşamıyor, 2,7 ila 4 milyar kişi de yılın en az bir ayında su sıkıntısı çekiyormuş. Latin Amerika ülkelerinde 1 milyar insan içme suyu olarak kirli su kullanmak zorundaymış ve sırf bu yüzden her yıl 2 milyon kişi sadece temiz içme suyuna erişemediği için hayatını kaybediyormuş.
Su konusunda öylesine İlginç bir paradoks var ki, yeryüzünün yüzde 70’lik kısmı su ile kaplı olsa da içilebilir su oranı toplam rezerv içinde yüzde 2,5’luk bir paya sahip. Dahası da var, bu yüzde 2,5 oranı içinden kutuplardaki erişilmesi güç kaynakları da çıkarırsak kullanılabilecek olanların oranı da sadece yüzde 1 civarına düşüyor.
En sonda söyleyeceğimi en başta da yazayım, ileriyi görmede pek becerili olamasak da, bu defa biraz öngörülü olup çevremizdeki denizlerden faydalanmak ve deniz suyunu arıtarak su sorunumuza kalıcı çözüm bulmak zorundayız. Özellikle İstanbul için deniz suyunu arıtmaktan başka çare yok, diye düşünüyorum.
Yakın yıllara kadar göçmen kuşların konakladığı, kazların, ördeklerin, flamingoların zarif bir edayla dolaştığı ve birbirinden nadide hayvan çeşitliliğine sahip sulak alanlarımızı kaybettik, kalanları da tümüyle yitirmek üzereyiz. Arıtma tesisleri kirli atıklar için de hayati önem taşıyor; arıtma tesislerini arttırmalı, tüm ülke bazında yaygınlaştırmalı bu konuda yapılan bilimsel arayışları özendirmeliyiz.