İnsanoğlu gezegenimizin kömür, petrol, doğal gaz, su, hava, cevherler, bitkisel ve hayvansal kaynaklarını tüketip işleyerek insan için üretiyor. Karbon, su, azot döngüsüyle yaşam ilerlerken biyokaynakların tüketimi ve gezegenimizin biyokapasitesi ayrı yere sahiptir.
Biyokapasite “gezegenin arazi ve suda insan için yenilenebilir kaynak üretme ve insan atıklarını absorbe etme” kapasitesidir. Diğer deyişle biyokapasite gezegenimizin bizim için hizmet sağlayabilme yeteneği, alan gereksiniminin ölçüsüdür.
Her yıl en az 100 milyon hektar sağlıklı ve üretken arazi bozulurken su ekosistemi de tahrip olmakta. Orman, tarım ve balıkçılık alanları için hektar ya da kişi başına hektar birimiyle küresel ve ülkelerin biyokapasitesi tahmin edilmekte, hesaplanmakta ve kaynak talebi-biyokapasite karşılaştırması yapılmakta. İnsanın gezegenin biyokapasitesine olan talebinin ölçüsü Ekolojik Ayak İzi(EAİ) ile verilmekte. EAİ analiziyle tahmin yapılırken kaynak kullanımı, günlük yaşam tarzı, endüstri, kentler ve uluslar için çevresel sürdürülebilirlik sorgulanmakta.
Yalın anlatımla EAİ aşırı tüketimin, doğa sermayesi tüketiminin standartlaştırılmış mükemmel göstergesidir. EAİ gezegenimizin biyokapasitesini aşarsa sürdürülebilir yaşam riske girer. İşte burada sürdürmek; sürdürülebilirlik, daimi olabilme tam anlamını bulmakta. Çünkü hayatta kalmamız ve refahımız için ihtiyaç duyduğumuz her şey doğrudan veya dolaylı olarak doğamızda. Kaynakları daimi kılmalı, insan ve gezegen arasındaki; ekosistem ve ekonomi arasındaki etkileşimi gelecek nesillerin ihtiyaçlarına sahip çıkarak dengelemeliyiz. İnsanın tüketirken doğasıyla ahengi şart.
Biyokapasitenin yarısını beslenmek için kullandığımızı, EAİ’nin yüzde altmışının Karbon Ayak İzi olduğunu hiç unutmayalım. Biyokapasite üç acil sorunumuzla, biyoçeşitlilik kaybı; çevre kirliliği; iklim değişikliği ile artan nüfus ve tüketimle tehdit altında. Küresel Ayak İzi Ağı (GFN) insanın talebigezegenin biyokapasitesi arzı arasındaki farkı hesaplamakta.