Fikri Türkel: Türkiye’nin beslenme politikasına ihtiyacı var!

0
474
 Fikri Türkel
Fikri Türkel

Ramazan ayının içindeyiz ve önümüzde bayram var. Böyle gün ve dönemlerde beslenmeyi daha çok konuşur olduk.

Tüm paydaşlar aynı masada yer almalı!

Tarım, gıda ve beslenme, birbirinden ayrı düşünülemeyen üç önemli konudur. Bu üç konunun bir arada ele alınması ve bütünsel bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekmektedir. Tek başına üretim yapılan bir bakliyat, meyve veya balın kaliteli ve sağlıklı olması için, üretim aşamasından tüketim aşamasına kadar tedarik zincirinde yer alan tüm paydaşların aynı masada yer alması gerekmektedir. Bu nedenle, tarım ve gıda politikaları araştırmaları merkezleri gibi kurumlar, tüm paydaşların bir araya gelerek sorunları tartışması ve çözüm önerileri geliştirmesi için önemli bir rol oynamaktadır.

Malum bu alanda bir eksikliği gidermek için geçen sonbaharda Beslenme Enstitüsü kuruldu. Beslenme Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Samet Serttaş ile geniş bir sohbet yapma fırsatı buldum.  Sohbet çerçevesinde ortaya çıkan bilgileri paylaşmak istiyorum. Gıda Tarım İçecek ve Tarım Politikaları Araştırmaları Merkezi (GİFT) çatısı altında faaliyetlerini sürdürecek olan Beslenme Enstitüsü’nün bünyesinde gıda sektörünün önde gelen isimleri yer alıyor.

Gıda bilgi kirliliği, taklit ve tağşiş gibi sorunlar son yıllarda artış gösterdi. Ancak, bu konuda yetkililerin yeterli önlemleri almadığı da görülüyor. Kayıtdışı ekonominin olduğu alanlarda daha fazla taklit ve tağşiş olduğunu da unutmayalım. Bu nedenle, bireysel çabalara da ihtiyaç var. Özellikle gıda üreticileri, toplumda yanlış bilinen doğruları düzeltmek için çaba harcamalıdır. Bakanlıkların yayınladığı listelerde taklit ve tağşiş yapan firmaların adlarının yer alması ise, bazı sorunlara yol açıyor. Bu nedenle, kamu kurumlarının daha etkili ve doğru yöntemler kullanarak bu sorunları çözmesi gerekiyor.

Beslenme, Türkiye’de hala sahipsiz bir alan!

Beslenme konusu, Türkiye’de hala sahipsiz bir alan durumundadır. Türkiye’nin toplam bir beslenme politikası olmaması, bu konuda çalışmalar yapacak kurumların oluşmasını gerektiriyor. Bu nedenle, beslenme enstitüleri gibi kurumların kurulması önemlidir. Beslenme ile ilgili kurumlar, gıda sektöründeki tüm paydaşlarla bir araya gelerek, sağlıklı beslenme politikaları oluşturulması için çalışmalar yapmalıdır.

Beslenme Enstitüsü bir boşluğu doldurup; tarım, gıda ve beslenme üçlüsü bir arada ele alınarak, tüm paydaşların katılımıyla çözüm önerileri geliştirmeyi amaçlıyor. Haliyle bu yetmez. Bu konuda araştırma merkezleri, bakanlıklar, gıda üreticileri, tüketiciler ve diğer tüm paydaşlar işbirliği yaparak, sağlıklı ve kaliteli gıda üretimi ve tüketimi için çalışmalı.

Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü beslenme politikalarını yönetmekle görevlidir. Ancak, bu politikaların uygulanması ve etkililiği konusunda yeterli bir yapı maalesef şimdiye kadar oluşturulmadı. Tarım Bakanlığı işin üretim kısmına odaklanırken, Sağlık Bakanlığı obezite gibi sağlık sorunlarına odaklanıyor. Ancak, ulusal bir beslenme politikası oluşturma konusunda bir adım şimdiye kadar atılamadı.

Türkiye, Avrupa’nın en obez ülkesi haline geldi!

Türkiye’de hızla artan obezite oranlarının bir sebebi de bu durum diyebiliriz. Türkiye, bir Akdeniz ülkesi olmasına rağmen obezite oranlarında Avrupa’nın en yükseği arasındadır. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2019 verilerine göre, 15 yaş ve üzeri bireylerde obezite oranı yüzde 21,9, fazla kilolu oranı ise yüzde 34,6’dır.

Ayrıca, beslenme politikalarının oluşturulması ve uygulanması için de bir koordinasyon mekanizması kurulmalıdır. Beslenme politikaları, hem sağlıklı beslenme alışkanlıklarının teşvik edilmesi hem de sürdürülebilir beslenme yaklaşımının benimsenmesi için gerekli olan eylemleri içermelidir. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü’nün besine dayalı beslenme rehberleri ve EAT-Lancet Komisyonu’nun Gezegen Sağlığı Diyeti gibi uluslararası örnekler dikkate alınabilir.

EAT- Lancet Komisyonu, 37 uzmandan oluşan bir grup tarafından The Lancet Planetary Health dergisinde 2019 yılında yayınlandı. Komisyon, gıda üretiminden kaynaklanan çevresel etkilerin yanı sıra sağlıklı bir beslenme tarzının önemine dikkat çekti ve insanların sağlıklı bir diyet ile beslenmeleri için önerilerde bulundu.

Türkiye Beslenme Eylem Planı

Türkiye’de de 2015 yılında yayınlanan Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER) ve 2017 yılında yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA) verilerine göre güncellenen Türkiye Beslenme Eylem Planı (2022-2026) bu konuda önemli adımlardır.

Beslenme Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Samet Serttaş, sürdürülebilir gıda üretiminin desteklenmesinin önemini de vurgulayarak Beslenme Enstitüsü’nün amaç ve vizyonunu şöyle özetliyor:

. Multidisipliner bilgi üretimini sağlamak,

. Kanıta dayalı güncel beslenme verilerini toplumun anlayacağı bir dil ile paylaşmak,

. Beslenme alanında yapacağımız çalışmalar ve farkındalık artırıcı açıklamalarla, akademi ve sektör temsilcilerini bir araya getirmek,

. Daha besleyici ve sürdürülebilir gıdaların üretimini desteklemek,

. Sürdürülebilir ürünler geliştiren girişimci ve firmaları cesaretlendirmek,

. Mutfaklarda sürdürülebilir besin kaynaklarının kullanımını teşvik ederek, gıda ve besin kayıplarının önüne geçmek.

Serttaş ile sohbetimiz çerçevesinde, Belçika izlenimlerimi de paylaşmıştım. Ulusal politikaya ek olarak, Belçika’da bölgesel beslenme politikaları da uygulanıyor.  Örneğin, Flanders bölgesinde Flaman Sağlıklı Yaşam Enstitüsü (Vlaams Instituut Gezond Leven), kanıta dayalı sağlığı geliştirme materyalleri geliştirip yayarak ve sağlık uzmanlarına eğitim ve destek sağlayarak sağlıklı bir yaşam tarzını desteklemeyi amaçlamaktadır. Wallonia bölgesinde Wallonia Kamu Hizmeti (Service public de Wallonia), çocuklar ve ergenler için “Bougeons malin et mangeons bien” (Akıllı Hareket Et ve İyi Ye) adlı bir beslenme ve fiziksel aktivite programı geliştirilmiş.

Dünya deneyimleri ülkemize kazandırılmalı!

Genel olarak, Belçika’daki beslenme politikalarının başarısı, bunların uygulamasını destekleyen güçlü siyasi iradeye ve kurumsal yapılara bağlanabilir.  Ayrıca, gıda endüstrisi, sağlık çalışanları ve tüketici örgütleri gibi çeşitli paydaşların katılımı, etkili politikaların geliştirilmesi ve uygulanmasında çok önemli olmuştur. Umarım bu ve benzeri dünya deneyimleri de ülkemize kazandırılmış olur.

Beslenme politikalarının başarısı, çıkar grupları, kurumsal yapılar ve siyasi irade tarafından etkilenir. Türkiye’de, beslenme politikaları, kurumsal yapı eksikliği ve çıkar gruplarının etkisi nedeniyle yetersiz kalıyor. Bu durum, obezite gibi sağlık sorunlarının yaygınlaşmasına da neden oluyor.

Türkiye’deki kamu sağlığı harcamalarındaki artışın nedeni, hareketsiz ve düzgün beslenmeyen bir toplumdan kaynaklanıyor olabilir. Hasta olan kişilerin tedavisinde kullanılan ilaçlar ciddi bir maliyet oluştururken, önleyici tıp ve önleyici hekimlik gibi çözümler ihmal ediliyor. Bu niyetle oluşturulan Aile Hekimliği uygulamalarının da zamanla tavsiye vermek yerine ilaç yazan bir yapıya dönüştüğü gözleniyor.

Bu nedenle, Türkiye’nin bir ulusal beslenme politikası stratejisi geliştirmesi gerekiyor. Türkiye, bir Akdeniz ülkesi olmasına rağmen obezite oranları Avrupa’nın en yükseği arasındadır. Bakanlık tarafından yapılan Türkiye beslenme ve araştırma rehberi, düzenli olarak güncellenmediği için istikrarlı bir veriye sahip değil. Kanıta dayalı politika yapmak için üreticiler, akademisyenler ve influencerlar gibi farklı disiplinlerden kişilerin katıldığı kurulların kurulması gerekiyor. Gıda ve beslenme alanındaki kişiler arasında iletişim eksikliği olduğu için, farklı disiplinlerden kişilerin bir araya gelmesi gerekiyor.

Gıda sektöründeki yenilikler hayatımıza hızlıca giriyor ancak…

Türkiye’nin zengin coğrafyası ve ürün çeşitliliği sayesinde birçok farklı gıda ürününde dünya genelinde ilk 10 üretici arasında yer alıyor. Ancak bu ürünlerin markalaştırma ve kaliteli ya da fonksiyonel gıda haline dönüştürülmesi konusunda zorlandığını görüyoruz. Bu nedenle, Beslenme Enstitüsü birçok inovatif ve yenilikçi firmaya ödüller veren “Gıda Ödülleri” gibi etkinlikler düzenleme niyetinde. Bu ödül etkinliklerini benim pek aklım almıyor ama farkındalık açısından sektöre belki katkı sağlayabilir. Ayrıca, gıda sektöründeki yeniliklerin hayatımıza hızlıca girdiğini ancak fark edilmediğini, örneğin karton meyve suyu paketlerinin açılmasını kolaylaştıran kapaklar ya da zip paketlerin kaliteyi artırarak israfı önlediğini unutmayalım.

Bu arada, GİFT’in önümüzdeki sonbaharda İstanbul’da gerçekleştireceği Gıda ve Gastronomi İnovasyon Zirvesi’nde konunun geniş bir çerçevede ele alınacağını umuyorum.

Özetle, Türkiye’nin sahip olduğu gıda potansiyeli ve bu potansiyelin değerlendirilmesindeki zorluklar var. Gıda sektörü inovasyona ve yenilikçiliğe kapısını açık tutmalı ve beslenme okuryazarlığı konusunda daha fazla gayret göstermelidir.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz