Sistemi dış güçler değil, iç güçler çökertti. Daha doğrusu “güçlü tek adam rejimine dönüşen” güçlendirilmiş başkanlık sistemi.
TÜSİAD artık söylenmesi gereken cümleyi söyledi:
“Bu sistem çökmüştür…”
Altını çizerek ve eksik kelimesini tamamlayarak ben de söyleyeyim.
“Güçlendirilmiş başkanlık sistemi çökmüştür.
Çöken sitemin enkazı üzerinde yükselen anıt
O enkazın üzerinde kalan tek anıt iyice güçlendirilmiş bir liderlik profilidir.
Peki bu sistemi çökerten ne oldu?
Darbe mi?
Ülkede bırakın darbe yapacak gücü, bu kelimeyi ağzına alacak insan kalmadı.
Sistemi kim çökertti? Üç harfliler mi?
Öyleyse kim çökertti?
Dış güçler mi?
Güldürmeyin, dünyada başkasının evine elini atacak mecali kalmış tek dış güç yok.
Öyleyse kim?
Üç harfliler mi?
‘Cin’ler yani.
140 bin camide bütün hocalar emirlerinde.
Diyanet desen, eli kılıçlı bir iç güç.
Emirlerinde.
Bir okutuversinler kaçar gider o bilumum cin tayfası.
Eee kim kaldı geriye bu sistemi çökerten?
Sistemi dış güçler değil, iç güçler çökertti
Söyleyeyim.
İç güçler.
Pardon iç güç.
Geriye kalmış tek iç güç.
Güçlendirilmiş başkanlık sistemi.
Daha doğrusu “güçlü tek adam rejimine dönüşen” güçlendirilmiş başkanlık sistemi.
Teşhisi koyalım.
Sistemi güçlendirilmiş başkanlık rejimi çökertti.
Sistemi içerden çökertecek tek güç kaldı, o da içerde
Bu sistemi içerden çökertebilecek hiçbir güç kalmadı.
Sistem kendi kendini çökertti.
Parlamentoyu devre dışı bıraktı, medyasını tamamen tek sesli gürültücü bir vuvuzellaya çevirdi.
Adaletini çökertti.
Düşünce özgürlüğünü çökertti.
Ekonomiyi çökertti.
Devleti dindarlaştırayım derken halkın dinini unuttu.