Eskişehir Tepebaşı ve Mihalgazi ilçelerinde Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş.’nin yapmak istediği Alpagut-Atalan Altın Gümüş Madeni projesinin İDK toplantısı bugün saat 14.00’te Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda başladı. Toplantı öncesi Çevre Bakanlığı önünde bir araya gelen yaşam savunucuları “Alpagut- Atalan’da doğanın ve yaşamın talanına izin vermeyeceğiz” dedi.
Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu, Alpagut Atalan ilçesinde yapılması planlanan altın ve gümüş madeninin bugün yapılan İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısı öncesi Çevre Bakanlığı önünde bir araya geldi. “Sakarya Vadisi yok olmasın”, “İliç’i unutma. Alpagut Atalan’a dokunma” yazılı döviz ve pankartları açan grup “Tek bir ağacımızı vermeyeceğiz” dedi.
Platform adına açıklamayı okuyan Sezgi Tağaç, Eskişehir’in büyük bir tehdit altında olduğunu anımsatarak “Bu bölge, Orta Sakarya Havzası’nda ve Sakarya Nehri’ne sadece 4 kilometre uzaklıkta, verimli toprağı ile İç Anadolu’nun Çukurovası olarak anılan, dört mevsim narenciye dahil çok çeşitli sebzenin, meyvenin yetiştiği bir bölgedir. Bölge ülkenin narenciye ve sebze ihtiyacının yüzde 20’sini karşılamaktadır. Yılda en az 2 ila 4 kez ürün alınabilmektedir. Ülkemizde Iğdır’la birlikte mikroklima özelliği olan iki bölgeden biridir” dedi.
SİT ALANINA 200 METRE
Proje sahasında 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı tür ve 128 kuş türünün bulunduğunu söyleyen Tağaç “Proje sahası birinci arkeolojik sit alanına 200 metre mesafededir. Kısaca söylersek ormanları, tarım alanları, meraları, akarsuları ve kültürel zenginliğiyle, şehrimizin ve ülkemizin göz bebeği bir bölgeden bahsediyoruz” diye konuştu.
Tağaç, şunları söyledi:
“Proje faaliyete geçtiğinde olacaklar bellidir. Ağaçlarımız kesilecek, ormanlarımız, tarım arazilerimiz yok edilecek, sondajlar, patlamalar ve işletme için kullanılacak milyonlarca ton su nedeniyle su kaynaklarımız kuruyacak, tarım, doğal yaşam ve canlılar, arıcılık yok olacak. Binalarımız hasar görecek, temiz havamız yerini toza bırakacak, yüzyıllardır bu topraklarda üreten halkımız, çaresizce köylerinden göç etmek zorunda kalacaktır. Anadolu’nun asıl hazineleri olan endemik bitki türleri yok olacak bölgede yaşayan hayvanlar yaşam alanlarını kaybedecek ekosistem onarılmaz hasar alacaktır. Siyanür ve toprakta bulunan ve siyanürle temas edince serbest ve zararlı hale gelen arsenik, kurşun, cıva gibi ağır metaller, buharlaşma, yağmur, sızma, taşma gibi yollarla Sakarya Nehri’ni de besleyen yer altı sularına karışacaklar, solunum, cilt teması veya bulaştıkları içme ve kullanma suları ve besin yoluyla vücuda girecekler. Bu ağır metaller ve siyanür kan hastalıkları, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar, bebeklerde bedensel ve zihinsel gelişme geriliği ve cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer gibi çeşitli kanserlere neden olmaktadır. Ayrıca, sondaj, patlatma ve taşıma sırasında oluşacak toz da amfizem, silikozis, KOAH, kanser gibi akciğer hastalıklarına yol açacaktır.”