“Ayaş domatesi yok olmaz, çünkü burada tüm kadınların çeyiz sandığında bu domatesin tohumları vardır. Anneannemin, babaannemin, annemin vardı, benim de var” diyor Ankara Ayaş’ta yaşayan Semiha Tuncal, sandığından çıkardığı tohumları göstererek.
Sesinde yaşanmışlığın getirdiği bir özgüven var. Ne de olsa olaylar tam da onun söylediği gibi gelişmiş: Ayaş Domatesi yok olmaya yüz tutmuşken, kadınların çeyiz sandıklarından çıkan tohumla yeniden filizlenmiş.
Ayaşlı Hilmi Başer
Ayaşlı Hilmi Başer’e göre üreticiler ince kabuklu ve yumuşak dokulu Ayaş domatesini nakliye ve pazarlamada zorlandıkları için üretimden vazgeçmişti. Tarlalara geleneksel Ayaş domatesi tohumlarının yerine ithal tohumlar ekilir olmuştu.
Hilmi Başer’in oğlu, merhum iş insanı Selami Başer ise bir arkadaşının annesinin sandığında tesadüfen bulduğu tohumları çoğalttı ve Ayaş domatesi yetiştirmeye başladı. Sonra da Ayaş Ziraat Odası, Ayaş domatesinin Avrupa Birliği (AB) tarafından tescili için kolları sıvadı.
Ayaş Ziraat Odası Başkanı Erdinç Polat Ateş
Ayaş Ziraat Odası Başkanı Erdinç Polat Ateş, “Ayaş domatesi yüksek asiditelidir. Tadı hafif ekşidir ve çok lezzetlidir. Dış yüzeyinde çıkıntılar vardır. Pazarlarda Ayaş domatesi adı altında başka domatesler satılıyordu. Biz de Ayaş domatesinin farkını ortaya koymak ve bilinirliğini arttırmak için AB’ye başvurduk” diyor.
Ayaş domatesinin dış yüzeyinde çıkıntılar bulunuyor
Süreç olumlu sonuç verdi: “Ayaş domatesi” adı, geçen yıl AB tarafından korumalı menşe adı (PDO) olarak tescil edildi ve Ankara’nın AB coğrafi işaretli ilk ürünü oldu. Erdinç Polat Ateş’e göre üreticiler de yeniden Ayaş domatesi üretmeye başladı.