Küçük üreticiliğin tasfiyesi ve şirketleşme: Adım adım çökertme

Küçük üreticilerin tasfiyesi ve tarımda şirketleşme artık devletin resmi politikası. Ekilebilir arazi büyüklüğü 2001’de 26,3 milyon hektardı, 2023’te 23,9 milyon hektara indi. 2,4 milyon hektar alan tarım dışına çıkartıldı.

Her ne kadar tarımda 1980 sonrası başlayıp 1990’larda artan oranda müdahalelerle küçük üreticilere yönelik bir tasfiye süreci başladıysa da tarımda kapitalizm/şirketleşme somut ifadeleri 1990 ve 2000’lerde devletin resmi politika metinlerinde de yer bulmuştur. VII. Beş Yıllık Kalkınma planı (1996-2000), destekleme politikalarının fiyat istikrarını bozduğunu vurgulayarak destekleme politikasındaki değişimin gerekliliğini ön plan çıkarmıştır (DPT, 1995: 57). VIII. Kalkınma Planı (2001-2005), tarım politikalarının belirlenmesinde uluslararası kurumların ön gördüğü yükümlülükler ve uluslararası kurumlara taahhüt edilen çerçeveden ele alınacağını vurgulamıştır (DPT, 2000:133). Bu ifadelerin somutlaşması 1999’da IMF ile imzalanan Stand-by Anlaşması ve Mayıs 2001’de Dünya Bankası ile hazırlanan Tarım Reformu Uygulama Projesi ile başlamıştır. Bunların ardından Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve AB’ye üyelik sürecinde Ortak Tarım Politikasına uyum çabaları tarımdaki hedeflenen dönüşümün basamakları oldu. Daha net olarak tarımda kapitalist üretim ilişkilerin mekanizmaları ve şirketleşmenin temelleri bu anlaşmalarla atıldı. Bu düzenlemelerden sonra çıkartılan yasal düzenlemeler ile tarımda şirketleşmenin somut hedef olduğu daha da netleşleşti. Kaldı ki tarımdan sorumlu üst düzey yöneticiler çok rahat bir şekilde şirketleşmenin tarımda çıkar yol olduğunu ifade edebilmektedirler. Bu çerçevede çıkarılan kanunlar şunlar oldu:

TARIM KANUNU

Tarımda şirketleşmeyi hedefleyen adımlardan biri 2006’da yürürlüğe konulan 5488 sayılı Tarım Kanunu’dur. Kanunda tarımsal üretimde şirketlerin çıkarı ön planda. Kanun’un 13. maddesinde, destekleme ödemelerinde sözleşmeli üretimin temel olduğu, havza bazlı modele ve sermayenin isteğine uygun tarım ürünlerinde destekleme yapılacağı ima edilmektedir. Yani sözleşmeli üretim ve sermayenin çıkarları temel alınmaktadır. Yine Tarım Kanun’un 10.maddesi, çiftçilerin yüzyıllar boyunca kullandığı tarımsal girdileri fikri mülkiyet hakları kapsamına alarak şirketlerin piyasada daha etkin olmalarının önünü açmaktadır. Bunların yanında Kanun’un 21. maddesinde “tarımsal destekler için ayrılacak kaynağın Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) %1’inde az olamayacağı” belirtilmiş; fakat ödemeler GSYH’nin %1’ine hiçbir zaman eşit olmamıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Kahverengi kokarcadan zarar gören üreticiler için borç yapılandırma talebi

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kahverengi kokarcadan zarar gören...

TESK Başkanı: Her yıl 23 milyon ton gıda israf ediliyor

Kuraklık ve iklim değişikliği gibi mevsimsel faktörlerle birlikte gıda...

Fem Güçlütürk: Doktor hobisi olarak meyve sebze

İkisi de profesör olan bir doktor ve bir bahçe...

Şemsa Denizsel: Bir kış salatası: Kereviz

Geçen akşam bir misafir menüsü için yepyeni bir salata...