Koç Üniversitesi – TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) Direktörü ve Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, yaptıkları araştırmada yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 72 olduğunu vurgulayarak, “İleriki aylarda bu tahmini aşağı çekebilmemiz için enflasyon beklentileri ve risk priminde kalıcı bir düşüş görmemiz lazım. Ancak atılan adımlara bakılınca aşağı yönlü revize etme ihtimalimiz zayıf görünüyor” dedi. Prof. Dr. Selva Demiralp ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk…
– Kısa orta uzun vadede Türkiye ekonomisinin önünde ne tür zorluklar var?
Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük zorluk bugünü yarına tercih eden kısa vadeli bakış açısı. Kalkınma odaklı büyüme ise tam tersi bugünden yarınlara yapılacak fedakarlıklar gerektiriyor. Bunu yapmak siyasi otorite açısından kolay değil. Birincisi ekilen ürünlerin hasat edilmesi seneler sürebiliyor. Bu süre zarfında boş tarlayı gösterip seçmeni beklemeye razı etmek zor. Hele de bizdeki gibi uzunca bir süre ekonomiyi ihmal edip beklerken size nefes aldıracak kaynakları tükettiyseniz böyle radikal bir dönüş yapmanın siyasi maliyeti daha da yüksek oluyor.
İkinci sorun ise atılacak adımların birilerinin canını yakacak adımlar olması. Yolsuzlukla mücadele, kamu harcamalarında tasarruf, vergi reformu, ve tabii ki enflasyonla mücadele için gerekli olan “acı reçete” yutulması kolay lokmalar değil. Ayağına bastığınız seçmenden dönüp oy istemek zor.
Yine ürkek adımlar atılıyor
– Seçim sonrası bu zihniyet değişir mi?
Son on yıllık dönemde ertelenen yapısal reformlar, katma değerli üretim vurgusunun kaybolması ve verimlilik artışının azalması nedeniyle düşük faizle elde edilecek kısa vadeli büyümeye daha sıkı sarıldık. Bu hatalı bakış açısındaki ısrar eldeki döviz kaynaklarını kurutunca Haziran 2023 itibarıyla geleneksel politikalara “zoraki” bir dönüş söz konusu oldu.
Bu noktada benim en büyük endişem mevcut dönüşün bir U-dönüşünden ziyade geçici bir yan yol olduğuna yönelik. Yapılması gerekenlerin bilincinde olan liyakatlı atamalar yapılmış olsa da bu kadroların attıkları ürkek adımlar, ilk fırsatta yine kısa vadeli getirilere odaklanan bir büyüme anlayışına dönüleceği sinyalini veriyor. Değişime dair verilen mesajların cılız kalması, yapısal dönüşüme dair bir irade ve program sunulmaması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle düşük faiz konusundaki görüşlerinin değişmediğini vurgulaması bu kısır döngüde takılı kalacağımıza dair endişemi güçlendiriyor.
Geçmişin muhasebesi yapılmadı
– Atılan adımların neden geçici olduğunu düşünüyorsunuz? Bir örnek verir misiniz?
Atılan adımların kalıcı olacağına inanmamız için geçmiş dönemin bir muhasebesinin yapılması, Eylül 2021 sonrası uygulanan yeni ekonomi modelinin hangi zararlı sonuçlarından dolayı terk edildiğinin birinci ağızdan izah edilmesi gerekirdi. Sonrasında ise o modelin yarattığı maliyetin nasıl ödeneceğine dair acil ve net bir program açıklanmalıydı.
Somut bir örnek vereyim. Enflasyon problemi ile karşı karşıya olan bir merkez bankası şayet o enflasyonu düşürme konusunda samimi ise toplumu enflasyonu düşürmek için gerekli olan “acı reçete”nin gerekliliğine ikna eder. Bu maliyetin nasıl hafifletileceğine dair çözümler üretir. Örneğin 26 Temmuz’da ABD merkez bankası Fed’in başkanı Powell tam da bunu yaptı. Yüzde 3.8’e düşmüş ABD enflasyonunun henüz yüzde 2’lik hedefe düşmediğini hatırlatıp faiz artışlarına devam edeceklerini, enflasyonla mücadele etmemenin maliyetinin de “acı reçete” nin maliyetinden daha ağır olduğunu bir kez daha vurguladı.