Bir süre önce bu sütunlarda güzel ve gerçek bir iskender kebap tavsiye etmiştim. Bir okuyucum“O iskenderin porsiyonu 100 lira, bunu kim yiyebilir” diye bir soru yöneltmişti bana. Sanırım bugün “Nefis iskender. Porsiyon 100 lira” desem kimse “O kadar pahalı bir iskender tavsiye edilmemeli” demez bana.
İşin bir boyutu gastronomi yazarlarının pahalı mekânları tavsiye edip etmemeleri konusu. Tabii pahalılık görece. Birisi için yemeğe 100 lira vermek fazla çünkü bütçesi çok dar. Bir başkası için 10 bin lira sudan ucuz çünkü kumda çöl, onda dolar.
Açıkçası ben iki kategoriye de girmiyorum ama bildiğim bir şey var. Yabancı bir ülkede bir yemek yazarının tavsiyesiyle bir mekâna gideceksem fiyatlar hakkında aşağı yukarı fikir sahibi olmak isterim. Yazar bu konuda açıklama yapmak zorunda değil ama en azından konuya değinse ve bir fikir verse mutlu olurum. Ancak bununla yetinmem. Yazı eski olabilir. Fiyatlar da değişiyor. İnternette bu konuda bilgi ararım. Hemen her sefer de bu bilgiyi buluyorum. Ona göre bütçe yapıyorum. Yüzde 5, bilemedin yüzde 10’dan fazla hiç yanılmadım.
Saçma sapan steakhouse’lar mantar gibi bitmeye, arabesk sunumlar ve bayağılık konusunda yarışmaya başladı. Birçok emek yoğun geleneksel yemeğimiz geri planda kaldı. Şimdilerde onlar daha revaçta. Ama kriz midye dolması, nohutlu işkembe, börek, kokoreç, kuru ve pilav, ciğer, pide, lahmacun, paça ve mercimek çorbası gibi lezzetlerimizi yeniden keşfetmemiz ve iyilerini kötülerinden ayırmamız için de bir fırsat olabilir.
DIŞARIDA ZAMAN GEÇİRMEK İSTİYORLAR
Ama bizde işler Avrupa ülkeleri ve ABD’de olduğu gibi değil. Lokanta sektörü çok oynak. Birçok yerde kafasına göre fiyat yazılıyor. Saydamlık yok. Fiyatlar sık değişiyor. Çoğu insan alıştığı, bildiği ve sevdiği yemekleri artık kolay kolay yiyemiyor. Bu durumda ne yapılabilir?