Mart ayının son haftası Manisa Alaşehir’e, Çepeçevre Yaşam çekimleri için gittik. Salihli’den Alaşehir yönüne döndüğümüzde üzüm bağları karşıladı bizleri. Yolun sağı solu sıra sıra hep üzüm bağları ile doluydu. Bulutsuz ve güneşli bir havada, cam gibi berrak bir gökyüzü altında yaptığımız yolculuk manzarası Alaşehir’e yaklaştıkça değişmeye başladı.
Üzüm bağları ile bezeli ovada bize garip gelen bir pus peydahlandı. Karşımızdaki dupduru ova görüntüsü bu pusun ardında silikleşmeye, bulanıklaşmaya durdu. Pus, ovanın ilerisinde belli belirsiz görünen dağların üzerinde gri bir bulut kümesi halinde salınıyordu. Bu garip pusun ve gökyüzünde bölük bölük gördüğümüz gri bulutların sırrını, Alaşehir’in Ayı Dağı’na yaslanmış ilk evleri göründüğünde, Piyadeler köyünün minaresi pusun içinden seçilmeye başladığında çözmüştük…
Üzüm bağlarının içerisinde onlarca gümüş renkli boru dolaşıyor, borular bacasından sürekli duman kusan jeotermal enerji santrallerinin (JES) binalarına sokulup birleşiyordu. Bu JES tesislerinin sadece bacasından değil, her yanından dumanlar fışkırıyordu. Öyle ki ovanın ortasından geçen kara yolunda otomobilimiz ilerlerken bazen tesisler bu dumanların içerisinde kayboluyor, tepelerin yamacına bir top beyaz duman gelip de kurulmuş gibi görünüyordu.
Aydın’ın birçok köyü, kasabasında, hatta kent merkezinin dibinde bu JES’lerle ilgili sorunların haberini yapmış, kentin dört bir yanında topraklarını korumak için direnen köylülerin mücadelelerini izlemiştik. Aydın Ovası son 10-15 yılda kelimenin tam anlamıyla JES’lere karşı bir yaşam savaşı veriyordu. Kentin dağları ise adeta kuvars, feldspat ve kömür madencilerinin istilası altındaydı.
Aydın’daki bu sorunun Manisa Alaşehir’de de bu derece yoğun biçimde yaşandığını açıkçası bu korkunç manzarayı görmeden tam olarak kavrayamadığımızı anladık. O nedenle Ayı Dağı’ndaki antimon madeni girişimi ile ilgili yaptığımız çekimler sonrası “Gelmişken JES’leri de çekelim” diye geldiğimiz Piyadeler köyünden çekim düşüncemizi değiştirerek ayrıldık. Maden çekimlerimizde gün ikindiyi çoktan devirmişti ve bu konu bir-iki saate sığamayacak kadar geniş ve önemliydi bizim için. Bu nedenle Piyadeler ve Alaşehir Ovası’ndaki JES’leri başka bir günü, daha geniş bir şekilde ele alabilmek için çekimlerimizi Piyadeler köyünde sonlandırdık.
Alaşehir çevresindeki JES’lerle ilgili projelere ve bu projelere karşı açılan dava dosyalarına baktım dönüşte. Son birkaç ay içerisinde ovada yapılmak istenen jeotermal kaynak arama ve JES projelerine karşı, özellikle Alaşehir Ziraat Odası tarafından açılan davalarla ilgili haberler yapmıştık. Ne garip ve acı ki, tam da yerel seçimlerden bir hafta önce yaptığımız çekimlerimiz sırasında bölgedeki bu JES’lere kapıyı şimdi Cumhur İttifakının adayı Nejdet Türk’ün açtığını öğrendik.
2012 yılından bu yana Sulama Birliği Başkanı ve Ziraat Odası Başkanı olarak görev yapan Türk, JES’çilere topraklarını ilk satan kişilerden (belki de ilki) imiş. “Alaşehir’i jeotermal su ile ısıtacağız” propagandası eşliğinde JES’lerin ovada kurulmasını ve üzüm bağları arasında borularını döşemesini sağlayan Başkan, birkaç yılda bu tesislerin zararı özellikle bölgenin en önemli gelir kapısı üzüm bağları üzerinde görülmeye başlandığında, tabandaki üreticinin de baskısı ile dün kapı açtığı JES’lere bu sefer oda olarak davalar açmaya başlamış. Yerel seçim çalışmaları sürecinde, bu JES’lerin zararlarını gündeme getirip, kendisinin bu firmalara kapıyı açtığına yönelik eleştirilere ise “Kandırıldım” diye yanıt veriyormuş.