Türkiye’nin obezite paradoksu

Selçuk Şirin
Selçuk Şirin

1980’lerde Akdeniz mutfağının en iyi örneklerinden biri olarak gösterilen Türkiye nasıl oldu da Dünya Sağlık Örgütü tarafından Avrupa’nın en şişman ülkesi ilan edildi?

OECD ülkeleri arasında son sırada yer aldığımız alkol konusunda çok tartışma var ama ne hikmetse ülkedeki ölümlerin sigaradan sonraki nedeni olan obezite konusunda da derin bir sessizlik var. Hiç olmazsa Dünya Obezite Günü vesilesiyle konuşalım.

O eski fit Türkiye artık yok

Türkiye Sağlık Araştırması her sene 15 yaş üstü nüfusta obez ve Türkçeye nedense ‘obez öncesi’ diye tıraşlanmış olarak çevrilen ‘overweight’ yani ‘aşırı kilolu’ oranlarını paylaşıyor. En son açıklanan 2022 yılına ait verilere göre kadınların % 24’ü obez ve % 31’i de aşırı kilolu, erkeklerin ise % 17’si obez ve % 40’ı aşırı kilolu. Toplamda, kadınların %55’i, erkeklerin de % 57’si ya obez ya fazla kilolu. Bu veriler kişilerin kendi beyanına dayanıyor. Doğrudan kilo ölçümü yapılan bazı akademik çalışmalarda bu oranlar devede kulak kalıyor. Zaten 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı değerlendirmelere göre de Türkiye, Avrupa’nın en şişman ülkesi!

Açıkçası bunlar daha iyi günlerimiz. Zira Türkiye 1990’dan bu yana her 10 yılda obezite oranını ikiye katlıyor! TÜİK’e göre son 20 yılda neredeyse obezite oranı üç katına çıkmış durumda. Bir önlem almazsak önümüzdeki dönemde Avrupa şampiyonluğundan dünya klasmanında dereceye gireceğiz.

Akdeniz mutfağına geri dönmek zorundayız

Dünyada obezite artarken Akdeniz kıyısında bu artışın sınırlı olduğunu görüyoruz. OECD verilerine göre İtalya ve Fransa, Avrupa en fit sıralamasında zirvede iki ülke. Bu iki ülkenin ortak özelliği mutfağında yağlı ürünlere yer veriyor olması. İtalya’da yağın yanında pizza ve makarna da var. Tüm dünyayı şişmanlatan bu iki ürünün bu iki ülkede aşırı kiloya yol açmıyor oluşu bir muamma olarak görüldüğü için literatürde bu duruma “Fransız paradoksu” ya da “İtalyan enigması” deniyor. Bu durum her ne kadar popüler kültürde kırmızı şarap tüketimine bağlanmış olsa da her iki ülkede yaygın olan Akdeniz mutfağının asıl neden olduğu, yağ seçiminde zeytinyağı ve gıda tercihinde taze sebze ve meyveler, balık ve tam tahılların yoğunluğu bu diyeti diğer diyetlere göre çok daha sağlıklı yapıyor.

Madem Akdeniz mutfağı bu kadar sağlıklı biz neden o mutfağı terk ettik?

Türkiye’nin son yıllarda hızla artan obezite sorununu anlamaya çalışırken bizim geleneksel mutfağımızda geniş bir yeri olan Akdeniz mutfağından niçin bıraktığımızı iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Bireysel diyet tercihi ve fiziksel aktivite alışkanlıkları büyük ölçüde çevresel ve ekonomik koşulların sonucu olarak ortaya çıkıyor. Kişisel tercihler elbette önemli ancak nüfusun yarıdan fazlası bir sorunla bu kadar kısa sürede yüz yüze geldiyse dönüp bizi bu hale getiren politik tercihlere bakmak gerekiyor. Sistematik bakış bunu zorunlu kılıyor. İşte bu noktada da 1980’lerden sonra uygulanan tarım ve sanayileşme politikalarını gözden geçirmemiz gerekiyor.

Türkiye’nin tarım ve sanayileşme politikası doğrudan hangi gıdaların insanlar için erişilebilir olacağını tayin ediyor. 24 Ocak kararlarıyla başlayan ve Özal döneminde övüle övüle bitirilemeyen serbest ithalat rejimiyle birlikte Türkiye dünya gıda devlerinin ve sonraki dönemlerde de ‘fast food’ zincirlerinin arka bahçesi oldu.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Uğur Dündar: Bal gibi zehir!..

ARENA Programı için Ankara’da bir sahte bal üreticisiyle gizli...

2024 yılı yaş çay alım fiyatı belli oldu

Tarım ve Orman Bakanlığı, 2024 yılı yaş çay alım...

İdil Çimrin: Leziz çay saati

Herkese merhaba. İdilika'nın Mutfağı'nda bugün, hem son derece basit,...

İrfan Donat: İhracatı yasaklayınca gıda fiyatı düşer mi?

Türkiye’de son yıllarda sık sık gıda enflasyonu ile mücadele...