Reyhan Ülker
Kadınlar, tarih boyunca tarımsal üretimin belkemiğini oluşturmuş. Tarımdaki rollerine dair tartışmalar sınırlı kalsa da araştırmalar, Neolitik dönemde tarımın başlamasıyla birlikte kadınların tohum saklama, mahsul işleme ve hayvancılık gibi temel üretim faaliyetlerinde kritik roller üstlendiğini gösteriyor. Osmanlı döneminde ise kadınlar sadece ev içi üretimle sınırlı kalmayıp tarlalarda çalışmış; özellikle Anadolu’da ipekçilik, zeytincilik ve süt ürünleri üretimi gibi alanlarda aktif rol almış.
- Öte yandan haklarında pek veri bulunmayan “üretici kadınlar”ın bu emeği yıllar boyunca tarih sahnesinin gölgesinde bırakılmış.
Sanayi Devrimi ve modernleşmeyle birlikte kadınların üretimdeki emeği daha da görünmez hâle geldi. Tarımın makineleşmesi, büyük çiftliklerde erkek egemen yapının temelini oluştururken, kadınlar küçük ölçekli çiftliklerde ve ev içi gıda üretiminde çalışmaya devam etti.
Kadın çiftçilerin sayısı, 2. Dünya Savaşı sırasında erkeklerin cephelere gitmesiyle 1940’larda önemli ölçüde arttı. Ancak savaşın ardından erkekler geri döndüğünde, önceki işlerini tekrar üstlendiler. Bu durum, birçok kadının çocuk bakımı, eğitim veya idari destek gibi rollere geri dönmesiyle sonuçlandı.
1990’ların sonlarında kadın çiftçilerin sayısı artmaya başlarken, 21. yüzyıla gelindiğinde kırsalda üretim yapan kadınlara yönelik teşviklerin artırılması gerektiği konuşuluyordu. Kooperatifleşme teşvik edilirken, kadın girişimciliği de desteklendi. Modern dönemde, geçmiş yıllara kıyasla daha fazla kadın kendini “çiftçi” olarak tanımlamaya başladı.
- Veriler ne diyor? Günümüzde dünya genelinde tarımsal iş gücünün yaklaşık %43’ünü kadınlar oluşturuyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 verilerine göre ise Türkiye’de bu oran %45. Ancak kadınların büyük bir bölümü sigortasız, düşük gelirli ve sosyal güvenceden yoksun çalıştırılıyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, kadın üreticilere yeterli finansal destek ve eğitim olanakları sağlansaydı küresel gıda üretimi %30’a kadar artabilir ve açlık sorunu büyük ölçüde azaltılabilirdi.
Kadının görünmez emeği
Hemen her toplumda aile bakımının sorumluluğunu üstlenen kadınlar çiftçilik faaliyetlerine ek olarak ev işlerinin çoğunu yapıyor, yemek pişiriyor, temizlik yapıyor ve çamaşır yıkıyorlar. Bununla birlikte, tarım sektöründe çalışan kadınların büyük bir kısmı ücretsiz aile işçisi olarak kabul ediliyor. Bu durum, kadın emeğinin ekonomik olarak tanınmaması ve sosyal güvenceden yoksun kalmaları anlamına geliyor.
- Veriler bunu doğruluyor: FAO’nun Türkiye’ye yönelik cinsiyet profili raporuna göre tarımda çalışan kadınların %81’i ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor.
Gıda üretimi, işleme ve pazarlamada her zaman aktif rol oynayan kadınlar, bitkilerin ve hayvanların genetik kaynağı olan tohumları ve ırkları koruyarak bu bilgiyi günümüze aktarıyor. Ayrıca, bitkilerin tıbbi kullanımı konusundaki geleneksel bilgiye de sahip çıkıyorlar. Bunun yanı sıra, birçok gelişmekte olan ülkede kadınlar, toprak ve su koruma programlarında öncü rol üstleniyor.
Dünya genelinde erkekler daha iyi iş fırsatlarının peşinde kırsal bölgeleri terk ederken, kadınlar çiftliklerde geleneksel erkek rollerini üstlenmek zorunda kalıyor. Küçük ölçekli tarımsal üretim giderek daha fazla “kadın işi” hâline geliyor.
Tarladaki cam tavan
Tarımdaki en önemli sorunlardan biri, kadın ve erkek çiftçiler arasındaki gelir eşitsizliği. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 2017 yılında erkeklerin %27’sine kıyasla kadınların yalnızca %16’sı 50.000 doların üzerinde kazanç elde ediyor. Bunun bir nedeni daha fazla gelir getiren çiftliklerde daha fazla sayıda erkeğin çalışması. Tarihsel olarak bakıldığında da kadın çiftçilerin çiftlik masraflarını karşılamak için ihtiyaç duydukları krediler cinsiyetleri nedeniyle genellikle reddediliyor.
Tarımda oynadıkları önemli role rağmen kadın çiftçiler nadiren ekipman, finansman, pazar erişimi ve eğitim gibi fırsatlara eşit erişim sağlayabiliyor. Keza hane halkı harcamaları ve çalıştıkları araziyle ilgili karar alma süreçlerinde da daha az söz hakkına sahipler. Birçok yerde eşitsizlikler kemikleşmiş gelenekler tarafından pekiştiriliyor. Kültürel normlar, kadınların yeni, çeşitli ve genellikle daha kârlı tarım biçimlerine girmesini engelliyor. Elibelinde Tarım’ın kurucusu Aslı Aksoy Badur, bu engeli tanımayan kadın çiftçilerden.
ODTÜ İşletme mezunu Badur, uzun yıllar kurumsal hayatta sürdürdüğü kariyerini ve şehirdeki yaşamını “İstanbul’da sadece bir evin kredisini ödeyebilme hedefinden çok daha anlamlı bir hayat” arayışıyla geride bırakıyor; kuşkonmaz yetiştirmek üzere Muğla’ya yerleşiyor. 10 yıl önce Muğla’da 2,5 dekar alanda pilot üretimle işe başlıyor. Bugün Elibelinde’nin ulaştığı alan 250 dekar.
-
Neden Elibelinde? Kilim ve halılardan bildiğimiz Elibelinde motifi, aynı zamanda uğur, kısmet, neşe ve kendinden gayret alan kadını sembolize ediyor.