Tarımsal üretim ve gıdada yaşadığımız kriz, salt enflasyonist döngüyle açıklanması mümkün olmayan bir kriz. Yapısal sorunların önemli bir bölümünü burada sıralamaya çalıştım. Tabii ki ekonomik krizin getirdiği bir o kadar sorunu buna ekleyin. Ve şu andaki kırmızı et, beyaz et, balık, süt ve süt ürünlerinin fiyatlarını gelecek yıl mumla arayacağız.
Benim çocukluğumda bir beslenme uzmanı kadın vardı. Ayşe Baysal’dı adı, bir ara çok ekrana çıkar olmuştu. Enflasyonist bir dönemden geçiyordu ülke ve millet et fiyatlarından yakınıp duruyordu. O da televizyona çıkıp “Et yemeyin, mercimekte de et kadar protein var” deyip duruyordu. Mercimek derken –e’leri yayar bayağı bir güldürürdü. Ama o zamanlarda bile alt ve orta gelir grubu yemeklerine parça et ya da kıyma katabiliyordu. Pirzola yiyemiyordu belki, ama köfte sofraya gelebiliyordu. Belki gramajı biraz düşürüyorlardı hepsi o.
BİR HAFTAYI 400 GRAM KIYMAYLA İDARE ETMEK
Bugün artık alt gelir grubunun bırakın kırmızı ete beyaz ete erişmesi bile çok zorlaştı. Orta gelir grubu için ise pirzola, biftek, bonfile artık unutulmuş lezzetler. Kıyma haftada bir, o da üç harfli ucuzluk marketlerinden 400 gramlık paketlerde alınabilirse bir tane alınıyor. Kimse kalitesine, yağ oranına falan bakmıyor. O 400 gramlık kıyma hafta boyu yemeklere biraz et lezzetini katsın diye baharat gibi tutamla katılıyor.
Türkiye’deki gıda enflasyonu malum, ama açık ara önde giden bazı gıda ürünleri var. Zam şampiyonluğu soğuk et yani şarküteri ürünleri, kırmızı et, beyaz et, süt ve süt ürünleri ve balıkta… Şu sıralar iklim krizi sebebiyle zeytinyağı da bu şampiyonlukta oldukça iddialı. Gelecek yıl salataya zeytinyağı koymak pek çok kişi için hayal olacak. Zeytinyağlı yemek çeşitleri birer birer sofralardan uzaklaşacak.