Serpil Kurtay: 90’ların vitrin süsü sigaralar

0
326

Salla dünyayı uykusu gelsin, Samsun güzelse sebebi sensin

“Samsun” deyince “19 Mayıs”, “Atatürk” diye bilgileri sıralamaya başlar insanlar ama bilmezler bu şehrin nasıl bir yer olduğunu… “Büyük” şehirken “küçük” muamelesi görmenin, “tütün”ün, Kızılırmak’ın, Amazonların, Çiftlik Caddesi’nin, 55’in, “az”ın, “daa”nın ne anlama geldiğini bilmezler…

Geçenlerde arkadaşlara muhabbet ediyoruz. Söz, Samsun’dan açıldı. Bir arkadaş, “Atatürk’ün oraya çıkmasından başka Samsun’un bir numarası yok.” dedi. Samsun’a dair bildiklerimi düşündüm: Evet, çoğu insanın aklına ilk olarak Atatürk’ün Samsun’a çıkışı geliyor. Ama benim ilk aklıma gelen, İlhan Mansız’ın Beşiktaş’a gelmeden önce Samsunspor’da oynadığı… Tahmin edeceğiniz üzere bir dönemin her genç kızı gibi ben de İlhan Mansız’a hayrandım. Ama ta Samsun’da oynadığı günlerden itibaren… Bu nedenle de bir şekilde Samsunspor maçlarını izlemeye çalışırdım. Ha bir de “elli” yerine “ealli” diyen arkadaşım geliyor aklıma. Bu konuya sonra değineceğim ama peki, gerçekten “Atatürk’ün oraya çıkmasından başka Samsun’un bir numarası yok mu?” diye merak diyor insan.

Öncelikle şunu belirtelim, Atatürk arkadaşlarıyla Samsun’a vapurla gelmiş ama bizler artık gemiyle vapurla gidemiyoruz. Karadeniz’in en büyük limanı bu şehirde ve tüm limanlar ticaret için kullanılıyor. Sadece belli mesafelerde çalışan gezi tekneleri var. Ama yine de şehirdeki Kurtuluş Savaşı hissiyatını yaşamak istiyorsanız hızlı bir rota çizmeye çalışayım. Detaya girmeyeyim çünkü amacım bu hissiyat dışında şehirde neler olduğunu, insanların nasıl bir yaşam sürdüğünü anlatmak.

KURTULUŞ YOLU

Mustafa Kemal Atatürk, Bandırma Vapuru’yla Samsun’a geldiğinde ilk adımını tütün iskelesine atmış. Eskiden tütün ticaretinin yapıldığı yer olduğu için bu isimle anılıyor. Tarihî iskele aslına benzer şekilde yeniden yapılmış ve balmumu tekniğiyle yapılan heykeller yerleştirilmiş.

Bandırma Gemi Müzesi 

1878 yılında inşa edilen Bandırma Vapuru’nu görebilmek için “Kurtuluş Yolu”ndan Doğu Park’a gitmelisiniz. Millî Mücadele Parkı olarak geçen bu bölge, açık hava müzesi şeklinde… Atatürk’ün şaha kalkan at üzerindeki tasviri olan Onur Anıtı, yedi figürlü Millî Kurtuluş Anıtı, Millî Mücadele’yi simgeleyen seramik ve bronz rölyefler, Şehitler Yazıtı, İstiklal Savaşı’nda kullanılan top, tüfek, torpido, denizaltı mayınları ve uçaksavar gibi savaş malzemeleri bu alanda bulunuyor. “Bandırma Gemi Müzesi” içindeki kamarada Atatürk ve dört silah arkadaşının balmumu heykelleri; gemiyle yaşıt duvar saati, telefon, harita ölçüm malzemeleri, yangın tüpü, masa ve sandalyeler sergileniyor.

Gazi Müzesi

Atatürk’ün kaldığı Mıntıka Palas Oteli, Gazi Müzesi’ne; ilk karargâhı olarak kullandığı Mesudiye Oteli, Havza Atatürk Evi Müzesi’ne dönüştürülmüş. Bu müzelerde Mustafa Kemal’in kullandığı eşyaları ve savaş hatıralarını görebilirsiniz. Şehirdeki bu coşkuyu hissetmek isteyenler, tarih olarak da millî bayramları seçebilir. Şimdi biz bu “coşku”yu bir kenara bırakıp şehirde başka neler olduğuna bakmadan biraz halkın yaşamına göz atalım.

Havza Atatürk Evi Müzesi.

 

BİZ SAMSUNLUYUZ, KOMBİ SEVİYESİ 55’TİR BİZDE

Biraz önce yazmayı unuttum; Samsun deyince bir de aklıma plakasının 55 olduğu geliyor. “Biz Samsunluyuz kombi seviyesi 55’tir bizde”, “Samsunlu olmak, 56 aldığın bir sınavda ‘Hocam onu 55 yapalım’ demektir” ya da “Biz Samsunluyuz! Bize yanlış yapmadan önce 55 kere düşünün arkadaş” özlü sözlerinden dolayı değil, bizim “Bulgar” Ali dediğimiz arkadaşım “Samsunlu” Ali’nin arabasının plakasının 55 olmasından dolayı… “Samsunlu” dedim ama Aliler aslında Bulgaristan göçmeni. 1989’da Türkiye’ye, Yalova’ya göçmüşler. Geldiklerinden yedi ay sonra da laborant olan annesinin tayini Samsun’a çıkmış ve 1990’ın Ocak ayında, soğuk mu soğuk bir günde eşyaları toplayıp yola koyulmuşlar. “Bu soğukta ne yaparız, nasıl ısınırız?” derken tuttukları evin önüne gelince bakmışlar, birer pikap odun ve kömür var. Kimseyi tanımamalarına rağmen bir grup insan da onları karşılamaya gelmiş. Meğer gelenler, eşya taşımalarına yardım etmek isteyen annesinin yeni iş arkadaşlarıymış ve odunla kömürü de onlar almış. Bu hikâyeyi Ali’den dinlediğimde benim bile içim ısınmıştı.

Samsun’a gelen mübadiller. 

BÜLBÜLÜ ALTIN KAFESE KOYMUŞLAR, ‘YEMİŞİM ALTIN KAFESİ, BENİ SAMSUN’A GÖTÜRÜN’ DEMİŞ

Aliler dışında Bulgaristan’dan Samsun’a öyle aman aman bir göç yok. Zamanında Kırım’dan, Yunanistan’dan gelenler olmuş ama asıl “büyük göç” Irak’tan yaşanmış. 2019 verilerine göre 22.790 kişiyle Iraklılar, Samsun’da yaşayan yabancı sayısında başı çekiyor. Hatta kendi semtlerini oluşturmuşlar, kendi iş kollarını kurmuşlar. Onları 6.310 kişiyle Suriyeliler, 1.320 kişiyle de Afganlar takip ediyor. “Bülbülü altın kafese koymuşlar, ‘Yemişim altın kafesi, beni Samsun’a götürün’ demiş.” hesabı; büyük mü, küçük mü olduğuna karar verilemeyen kente akın akın gitmiş insanlar. Geçmişte halklar arasında ciddi kavgalar yaşansa da ufak ufak birlikte yaşamayı öğrenmeye çabalamışlar.

90’LARIN VİTRİN SÜSÜ SİGARALAR

Bir yandan insanlar Samsun’a akın ederken geçim derdine düşen Samsunlular da birer birer memleketlerinden kopmak zorunda kalmış. Bunun en büyük sebeplerinden biri de fabrikaların tasfiyesi ya da özelleştirilmesi… Nasıl mı? Hani sizlerin de evinde var mıydı bilmiyorum; biz küçükken yani 90’larda, sigara içmemelerine rağmen babama çalışırken Almanya’da hediye edilen yabancı sigaralarla Bafra, Samsun gibi sigaralar evin en ihtişamlı vitrininde dizili dururdu. O zamanlar, tabii ki orada duran sigara paketlerinin bir hikâyesi olacağını, bir şehri nasıl etkileyeceğini akıl bile edemezdim.

Samsun Tütün Fabrikası, atıl dönemi. 

 

FABRİKADAN ALIŞVERİŞ MERKEZİNE

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı’ndan Eda Kaplan’ın “Tütün Fabrikasından Alışveriş Merkezine: Samsun Tütün Fabrikası’nın Dönüşümü” isimli muhteşem bir yüksek lisans tezine denk geldim. Meraklısının detayları okumasını tavsiye ederim ama üşenenler için özetlemeye çalışayım:

Osmanlı’dan itibaren Samsun, tütün yetiştiriciliğinde ve sigara üretiminde önemli bir merkez… Ama dış borçlar nedeniyle 1884 yılında tütün ekimi ve işlenmesine dair tekel hakları, otuz yıllık süre için Reji Şirketi (Regie Con-interessee des Tabacs Ottomans) denilen özel şirkete verilmiş. 1924 yılına gelindiğinde devlet, Reji’ye son vereceğini açıklamış ve tazminata rağmen Reji tahliye edilmiş. Samsun’daki fabrika da diğerleri gibi TEKEL’e dönüştürülmüş. Yıllar boyunca da yatırımlar, destekler derken Samsun’da tütün üretimi artmış da artmış. Samsun köylüsü tütün üretimine ağırlık verirken kent halkının büyük çoğunluğu da tütün fabrikalarında çalışarak, evini, arabasını almış; çocuğunu okutmuş… Kültürel bir dönüşüm de yaşanmış, kadınlar çalışma hayatında yer almaya başlamış. Derken Samsun’daki fabrika 1997 yılında tasfiye edilmiş. Çalışanların kimisi emekli olmuş kimisi de Ballıca Sigara Fabrikası’na gönderilmiş. O eski fabrika da bir süre atıl kaldıktan sonra Torunlar GYO ve Turkmall Şirketler Grubu tarafından kiralanmış ve alışveriş merkezi yapılmış. Üretim mekânı olmuş size tüketim mekânı…

2001 yılına kadar yüksek fiyat ve garanti alım yapan devlet, tütünde piyasanın belirleyicisi olmaktan çıkmış. Üstüne bir de 2008 yılında Ballıca’daki fabrika özelleştirilerek British American Tobacco’ya satılmış. Tezdeki dikkat çeken bir rakam da 2000 yılında 23.042 olan tütün üretim miktarının 2017 yılında 5.587’e gerilemesi. Böyle böyle köylü, tütün ekmeyi bırakırken kentte de işsizlik almış başını gitmiş. Bakın Eda Kaplan’ın tezi için görüştüğü eski bir fabrika çalışanı ne diyor: “Şimdi gidince oraya üzülüyorum. Keşke diyorum, kapanmasaydı çoluğumuz çocuğumuz da çalışsaydı diyorum.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz