Neeta Hooda
Dünya Bankası Kıdemli Doğal Kaynaklar Yönetimi Uzmanı
Leela Raina
Dünya Bankası Çevre Ekonomisti
Sameh Wahba
Dünya Bankası Sürdürülebilir Kalkınma, Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Direktörü
UZMAN GÖRÜŞÜ
Orman yangınları Kanada’dan Kazakistan’a, Cezayir’den Avustralya’ya ve Türkiye’den Tayland’a kadar benzeri görülmemiş bir şiddetle yaşanmaya devam ediyor ve insanlar, ekonomiler ve doğal sermaye üzerinde yıkıcı bir etki bırakıyor. Artık mevsimsel veya bölgesel kalıplarla sınırlı olmayan ortalama bir yangın, aşırı bir olay haline gelerek yıl boyunca devam eden küresel bir tehdit oluşturmakta ve yeni normali şekillendirmektedir.
Geleceğe dönük bir risk olarak algılanan bir olgu artık acil olarak ele alınması gereken bir gerçeklik haline gelmiştir. Türkiye’de 2021 yılındaki aşırı yangınlar yıl boyunca 139.500 hektardan fazla ormanı yaktı, dokuz kişinin ölümüne neden oldu, altyapı ve topluluklara zarar verdi ve birçok sektörü etkiledi. Yunanistan’da 2023 yılında gerçekleşen ve 175.000 hektardan büyük bir orman alanının yanmasıyla sonuçlanan orman yangınları AB tarihinin de en büyük yangınlarıdır. Sadece 2025 yılında, iklimin şiddetlendirdiği kurak ve rüzgarlı koşulların etkisiyle Güney Kore şimdiye kadar kaydedilen en ölümcül orman yangınlarını yaşamış, 32 kişi hayatını kaybederken 104.000 hektarlık alan yanmış ve yıllık karbon emisyonları normal koşullardaki seviyelerin dört katına çıkmıştır. İklim modelleri orman
yangınlarının sıklığının 2030 yılına kadar yüzde 14 ve 2050 yılına kadar yüzde 50 kadar artacağını öngörmektedir. Güney Avrupa’da aşırı yangın sezonu yaşanma olasılığı 10 kat artabilir. Kazakistan’da orman yangınlarının sayısı son 10 yılda 2,5 kat artmıştır. Bu orman yangınları daha ölümcül, daha sık ve finansal açıdan daha yıkıcıdır ve çevresel bir zorluğu uluslararası iş birliği, risk paylaşımı ve stratejik yatırım gerektiren bir mali ve makroekonomik acil duruma dönüştürmektedir.
Ekonomik yük oldukça ağır
Orman yangınlarının beşeri maliyeti de çarpıcıdır. Son yıllarda sadece ölüm sayıları artmakla kalmıyor, aynı zamanda peyzaj yangınlarından ( kontrollü yakma ve kontrolsüz orman yangınları dahil olmak üzere) kaynaklı hava kirliliğinin, yüzde 90’ı gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere yılda 1,5 milyondan fazla ölüme yol açtığı tahmin edilmektedir. PM2,5 ile yüklü orman yangını dumanlarından kaynaklı solunum etkileri, orman yangını kaynaklı olmayan PM2,5 emisyonları ile karşılaştırıldığında daha akut ve toksiktir.
Ekonomik yük ise oldukça ağırdır. 2015 yılında, Endonezya’da yaşanan orman yangınlarının maliyeti ülkenin GSYH’sinin yüzde 1,8’ine karşılık gelen yaklaşık 16 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Avrupa’da, 2010-2020 yılları arasındaki orman yangını kayıpları aşırı hava koşullarının yaşandığı mevsimlerde zirveye çıkarak ortalama yıllık 8–10 milyar Euro seviyesine ulaşmıştır. Küresel olarak, 2010 ile 2020 yılları arasında orman yangınlarının ekonomik maliyeti bir önceli 10 yıllık döneme göre dört kat artarak yaklaşık 82 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Orman yangını hasarları sebebiyle yapılan sigorta ödemeleri şu anda yıllık 10-15 milyar ABD dolarına ulaşarak hem kamu hem de özel sigortacıları büyük baskı altına almıştır. Öte yandan, bu yükün en ağır bölümü mali hareket alanı sınırlı ülkeler ile toparlanma için en az donanıma sahip yoksul kırsal topluluklar üzerine düşmektedir.
Söndürme çabası tek başına işe yaramaz
Bu tablo, iş birliği ve önleme tedbirlerinin ekonomik gerekçesini daha da acil hale getirmektedir. Söndürme için yapılan büyük yatırımlara rağmen, kanıtlar oldukça açıktır: Sadece daha fazla yangın söndürme ekipmanına yatırım yapmaya devam edemeyiz. Birbiriyle neredeyse aynı iki Avustralya orman yangınının karşılaştırması (biri 1952’de, diğeri 2020’de) üstün modern araçlar kullanıldığında bile her iki yangının da kontrolden çıktığını göstermiştir. Tek başına söndürme çabası işe yaramaz.
İyi bir haber vermek gerekirse; önleme çabaları işe yarıyor ve karşılığını veriyor. Yangın söndürmeye göre daha maliyet etkindir ve çok daha fazla getiri sağlıyor. Avrupa’da, önleme çabalarına harcanan her 1 dolar 3 dolara kadar tasarruf sağlayabilirken , birçok önlem (yakıt yönetimi ve erken uyarı sistemleri gibi) on dolardan fazla fayda üretmektedir. Bunlar herhangi bir maliye bakanının, kalkınma bankasının veya özel yatırımcının destekleyebileceği getirilerdir.
Erken uyarı teknolojilerini, orman seyreltme, topluluk katılımı ve ekosistem restorasyonunu bir araya getiren Entegre Yangın Yönetimi (EYY) sistemleri, mevcut en akıllı yüksek etkili yatırımlardan birini oluşturmaktadır. Türkiye’nin Dünya Bankası tarafından desteklenen 400 milyon ABD$ tutarındaki İklime Dirençli Ormancılık Projesi, bunun önde gelen bir örneğidir. Orman yangınının tüm yaşam döngüsünü -hazırlık ve araştırmadan acil müdahale ve yangın sonrası iyileşmeye kadar- kapsayan proje aynı zamanda ormanları ve orman köyü topluluklarını çözümün merkezinde tutmaktadır. Proje, harcanan her 1 dolar için, turizm ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal sermaye bakımlarından en az 3 dolarlık fayda sağlamaktadır ve karbon tutma faydaları dahil edildiğinde bu fayda 14 dolara kadar çıkmaktadır.
Artan kamu borçları ve daralan yardım bütçeleri göz önüne alındığında, dirençliliği finanse etmek daha akıllıca harcama yapmak ve daha az kaynakla daha fazla iş yapmak anlamına gelmektedir. Çevre dostu mali transferlerden, orman dirençlilik tahvilleri gibi yenilikçi karma finans araçlarının yaygınlaştırılmasına ve karbon piyasalarının araştırılmasına kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan çözümler mevcuttur. Bunlardan bazıları ölçeklendirme için hazır olsa da, bazılarının etkili olabilmesi için kolaylaştırıcı politikalara ve kurumlara ihtiyaç duyulmaktadır.