Ülkemiz tarımı hem üretici hem tüketici için iyi gitmiyor. Çiftçi ürettiği ile geçinemiyor, tüketici ucuz gıdaya ulaşamıyor. Uzun zamandır bu böyle. Ama yönetim kademesinde bulunanlar ya bunu görmek istemiyor ya da acı tablo ile yüzleşmek yerine rakamlarla oynayarak zaman kazanmaya çalışıyor. Bunun en son örneğini Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı verdi.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, geçtiğimiz günlerde Kanal 7 ekranlarında yayınlanan Başkent Kulisi programında gazeteci Mehmet Acet’in sorularını yanıtladı. Sayın Bakan, programda Türkiye’nin tarımsal üretim gücünü öne çıkararak, “Süt üretiminde dünyada 10’uncu, kırmızı ette büyükbaşta 9’uncu, küçükbaşta 5’inci sıradayız. Beyaz ette dünyada 9’uncu, Avrupa’da 1’inciyiz. Yumurta üretiminde yine Avrupa lideriyiz. Tarımsal hasılada Avrupa’da 1’inci, dünyada ilk 10’dayız” dedi. Hatta bu verilerin FAO tarafından açıklandığını vurgulayıp, “Tarım bitti deniyor ama bu rakamlar ne o zaman?” diyerek eleştirilere cevap verdi.
Ancak Sayın Bakan, muhalefetin “tarım bitti” kavramını yanlış anlıyor. Bu cümlenin altındaki gerçek, tarımın tamamen yok olduğu değil, tarımın sürdürülebilirlikten uzaklaştığı ve vatandaşın temel gıda ihtiyacını karşılamada yetersiz kaldığıdır. Evet, tarım bitmez. Çünkü gıda yaşamın temelidir. Ama asıl mesele şu: Bu kadar üretim yapılıyor denilen bir ülkede, vatandaş neden hala gıdaya erişmekte zorlanıyor? Bu soruyu artık ciddiyetle sormak gerekiyor.
Sayın Bakan’ın “başarı” olarak sunduğu rakamları biraz eşeleyelim. Türkiye 2024 yılı itibarıyla 16 milyon 986 bin büyükbaş hayvan varlığıyla Avrupa’da birinci sırada. İkinci sırada Fransa, üçüncü sırada Almanya geliyor. Peki bu liderlik nasıl elde edildi? Yanıt: İthalatla.
AK Parti iktidarı döneminde tam 7 milyon 453 bin büyükbaş hayvan ithal edildi. Bunun karşılığında tam 10,1 milyar dolar para ödendi. Sayın Yumaklı’nın bakanlık dönemi dahil, sadece onun zamanında 1 milyon 440 bin sığır ithal edildi. Böylece AK Parti’nin en çok sığır ithal eden ikinci Tarım Bakanı unvanını da aldı.
İthalatla elde edilen bu sayılar, başarı mıdır? Eğer büyükbaş sayısında lidersek, o zaman kişi başına düşen et tüketiminde de ön sıralarda olmamız gerekmez mi? Hayır! Avrupa’da kişi başına sığır eti tüketiminde 10’uncu sıradayız. Küçükbaş hayvanda Avrupa lideriyiz ama kişi başına tüketimde Yunanistan’ın bile gerisindeyiz. Daha da vahimi, Avrupa’daki 40 ülke arasında kırmızı et tüketiminde 38’inci sıradayız. Yani sondan üçüncüyüz.
Rakamlar ne diyor? İthalatla hayvan sayısı artıyor ama sofraya yansıyan yok. Üstelik bu kadar ithalata rağmen, Dünya Bankası verilerine göre Türkiye, vatandaşına kırmızı eti dünya ortalamasının üç katı fiyatla yediriyor.
Sayın Bakan beyaz et üretiminde Avrupa birinciliğini övünçle paylaşıyor. Peki kişi başına beyaz et tüketiminde kaçıncı sıradayız? Avrupa’da 25’inci, dünyada 96’ncı sıradayız. Yumurta üretiminde Avrupa lideriyiz ama kişi başına tüketimde Avrupa’da 28’inci, dünyada 70’inci sıradayız.
Süt üretiminde de tablo farklı değil. Tereyağı hariç süt ürünleri tüketiminde kişi başına dünyada 34’üncü, Avrupa’da 22’nci sıradayız. Yani üretimde lider olabiliriz ama sofrada yokuz. Sayılar boğazdan geçmiyor Sayın Bakan.
Ve gelelim, her Tarım Bakanı’nın ezberinden düşmeyen “tarımsal hasıla” meselesine. Türkiye tarımsal hasılada bugün Avrupa’da 1’inci, dünyada 8’inci sırada. Ancak bu tablo yeni değil. 2000 yılında da dünyada 7’nci, Avrupa’da 2’nci sıradaydık. Yani Sayın Bakan’ın anlattığı gibi şaşaalı bir sıçrama yok. Fakat halk bu verileri yeni duyduğu için “başarı hikâyesi” sanıyor.