Otoyolda boydan boya uzanan Marmara Denizi’ni geçtik. Gebze’den başlayıp İzmit Körfezi’nde Kirazlıyalı’ya dönünce fabrikalar, fabrikalar, fabrikalar birbiri sıra başladı.
Üretimin kalbindeydik.
★★★
Anadolu Otoyolu’nun bu noktasında trafikte TIR’lar, tankerler, kamyonlar çoğunluktaydı; hammadde taşıyor, burada fabrikalarda işçi emeği-alın teri ile hayat bulmuş sanayi ürünlerini yükleyip Türkiye’nin her noktasına, bir bölümünü de yurt dışına ihracata götürüyorlardı.
★★★
Trafik aniden durdu.
Bir TIR’ın üzerine bindirilmiş vinç, alt geçidi tıkamıştı. TIR’ın şoförü, taşıdığı yükün boyu ile alt geçidin yüksekliğini hesaplayamamış, girmiş çıkamıyordu.
İleri gidemiyor.
Geri de gelemiyordu.
★★★
Onları görmek, konuşmak, dinlemek istediğim işçiler, “alt geçitte sıkışmış ne ileri giden ne geri çıkabilen TIR üstündeki vinç durumuna” düşürülmüşlerdi.
Grev 86’ncı günündeydi.
★★★
Üretim durmuş, fabrika çalışmıyor, baca tütmüyor, “işçilerin ücretlerini artırmak için başvurdukları anayasal hakları grevin etkisi” gözden, gönülden, destekten uzak tutulmak, sanki unutturulmak isteniyordu.
★★★
Petrol İş Sendikası Kocaeli Şube Başkanı Nesimi Yetişoğlu ile sözleşmiş, fabrika avlusunda, grev çadırı önünde işçilerle konuşmayı kararlaştırmıştık.