Mehmet Yaşin: İftar sofralarının boynu bükük

Ramazan’ın en sevdiğim yanı (umarım günaha girmiyorumdur), iftar sofralarıdır. Varlıklı veya yoksul sofralar… Fark etmez. Her ikisinde de bir ziyafet havası, değişik bir lezzet, kendine göre bir zenginlik vardır.

ramazan sofra

Yöneticiler, bu özel ayda mutlaka bir Ramazan yazısı isterler.

Bu yıl da aynısı oldu! Ramazan yazısı üstüme kaldı. Ama bir sorun var. 40 yıldan beri Ramazan yazısı yazdığım içi, tüm bilgileri tükettim artık.

Eski yazılarımı gözden geçirip, bu yılki yazı için aşağıdaki derlemeyi yaptım.

Allah ve siz okuyucular kabul edersiniz inşallah!

İtiraf etmeliyim ki, din konusundaki bilgilerim oldukça zayıftır. Uhud, Hendek savaşlarını, mağaranın önüne ağ ören örümceğin mucizesini, Hicret’i, Hz. Ömer’in adaletini, Hz. Ali’nin kılıcını, belki birkaç şeyi daha bilirim o kadar. Ayrıca, ilkokulda ezberlediğim Sübhaneke, Fatiha, Kelime-i Şehadet’i hâlâ hatasız söyleyebilirim.

En son orucu da ortaokulun birinci sınıfında tutmuştum. Sonra, böbreklerimdeki taşı, açlıktan beynim durduğu için ders çalışamadığımı ve daha birçok şeyi bahane ederek oruçtan hep kaytardım.

Bu yaşlarda ise artık bahane bulmakta zorlanmıyorum. Bazen tansiyonumu, bazen kalbimi, bazen de midemi öne sürüyorum. Zaten çoğu zaman yollarda olduğum için, seferi kontenjanına giriyorum.

Ramazan’ın en sevdiğim yanı (umarım günaha girmiyorumdur), iftar sofralarıdır. Varlıklı veya yoksul sofralar… Fark etmez. Her ikisinde de bir ziyafet havası, değişik bir lezzet, kendine göre bir zenginlik vardır.

Oruç tutmam ama iftar sofralarını da kaçırmam. Sanki bütün gün aç kalmışım gibi, sele zeytinini leblebi gibi peş peşe ağzıma atarım. Hele o zeytin Mudanya’nın Tirilye’sinden gelmişse dur durak bilmem. Ardından sıcak pidenin arasına bir iki dilim Kastamonu pastırması sıkıştırırım. Şekerim düşmüştür diye ballı bir hurma atarım ağzıma.

Sonra yoğurt çorbasına kaşık sallarım. Midemi ana yemeğe alıştırmak için, üzerine sızma zeytinyağı gezdirilmiş, sarımsağı ihmal edilmemiş, patlıcanı önceden kızartılmış, üstünde yeşil biber, bol domates olan bir İmambayıldıyı afiyetle yerim.

İftar sofrası böreksiz olur mu? Hele o börek, bol beyaz peynirli, tereyağında kızarmış, 40 kat yufkayla yapılmış su böreğiyse, onu yemeye doyum olur mu? Kalınca bir dilime asla hayır demem.

Başlangıçlar bitince sıra gelir ana yemeğe. Pilav olmazsa düş kırıklığına uğrayabilirim. Pilav, sade de olur, tel şehriyeli de, domatesli de. Yeter ki tereyağlı olsun. Hele Diyarbakır’ın, üstü badem ve üzümle kaplanmış “Duvaklı Pilavı” masaya konmuşsa, ağzımdan akan suları tutmakta zorlanırım.

Pilav yanına et ister tabii ki! Fırında, çok kısık ateşte 4-5 saat pişmiş inciğe kim hayır diyebilir ki! Şöyle bol arpacık soğanlı, domatesli, diş diş sarımsaklı, kuşbaşı kuzu etli yahni de olabilir.

Adına, “Papaz Yahnisi” diyeceğim ama Ramazan’la papaz kelimelerini yan yana getirmekte tereddüt ettim. İyi bir çoban kavurması da pilavın üstünde damak çatlatabilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Resmi veriler yayınlandı: Türkiye, et enflasyonunda Avrupa birincisi!

Avrupa Birliği'nin resmi verileri, Türkiye'nin Avrupa'da en yüksek et...

Vergiler tarımda rotayı değiştirecek

ABD’nin Çin’e ilave gümrük vergisi kararı ve Pekin’in misilleme...

Ulusal Süt Konseyi yönetimine yeni düzenleme

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın imzaladığı yeni yönetmelikle, Ulusal Süt...

Ramazan indirimleri zincir marketleri birbirine düşürdü…

Ramazan ayının gelmesiyle birlikte indirime giden ve gitmeyeceğini açıklayan...