TÜİK’in açıkladığı yüzde 3’lük enflasyon ne sokakla örtüşüyor ne yurttaşı rahatlatıyor. Gıda ve barınma harcamaları cepleri yakıyor. İlk dört ayda yüzde 13,36’ya ulaşan artış, hedeflerin hayal olduğunu gösteriyor.
Nisan ayı tüketici enflasyonu yüzde 3,00, yıllık enflasyon ise yüzde 37,86 olarak açıklandı. Bu veriler gündelik fiyat değişimlerini izleyenler için inandırıcı olmaktan uzak, TÜİK’in performansını bilenler için ise şaşırtıcı değildi. Konuya iki yönüyle yaklaşabiliriz.
Birincisi, 19 Mart’ta İmamoğlu ve İBB’ye yönelik olarak başlatılan operasyon sonrası yoğun rezerv satışlarına karşın döviz kurlarında yaşanan sıçramanın ve yurdun değişik bölgelerinde meydana gelen don vakasının aylık enflasyona nasıl böyle sınırlı yansıdığı. Fiyat toplamanın ayın üçüncü haftasına kadar sürdüğü göz önüne alınarak yapılan bir hesaplama, bir ayda doların yüzde 3,2, avronun yüzde 9,1, döviz sepetinin yüzde 6,2 arttığına işaret ediyor. Fiyat artışlarını beklentilerin de etkilediği düşünülürse, hanehalkının on iki ay sonrasına ilişkin yüzde 59,3 enflasyon tahmin ettiği, siyasi çalkantının ve döviz kuru hareketlerinin en azından dayanıksız tüketim mallarında talebi öne çekme davranışını tetiklediği bir dönemde yüzde 3,00 aylık fiyat artışı manidar görünüyor.
İkincisi, bu veri temelinde de enflasyonu düşürme amacı doğrultusunda işlerin yolunda gitmediği açıkça görülüyor. Aylık yüzde 3 enflasyon, basit bir hesaplamayla yüzde 36, zincirleme yöntemiyle ise yüzde 42,6’lık bir yıllık enflasyona işaret eder. Yılın ilk dört ayındaki toplam enflasyon yüzde 13,36. Yıl sonu yüzde 24 resmi tahmininin tutması için aylık fiyat artışlarının yüzde 1,2’nin altında kalması gerekir ki bu da olanaksız. Yüzde 30’luk bir yıl sonu enflasyonu ise yine çok uzak ihtimal, ancak aylık ortalama yüzde 1,8 enflasyon temposuyla olanaklı. Kısaca, Şimşek’in dezenflasyon programı yolunda gitmiyor.