Toplam ruhsat sahasının 23 bin 307 hektar olduğundan bahisle Akbelen ormanını bu sahaya oranlayıp 78 hektarı “oldukça küçük” diye nitelemek, önceki yazımda “durduğumuz yer farklı olduğu için gördüklerimiz de farklı” diye ifade ettiğim durumu iyi anlatıyor. O “küçük” ormanı, yurdu sayan insanlar, göz yaşı döküyor.
Kömür sahası açmak için yüzlerce ağacın kesildiği Akbelen ormanını konu alan “Yüzde 1 için” başlıklı yazıma, ayrıntılı denebilecek bir bilgi notu gönderildi. İki sayfalık not, Yeniköy Kemerköy santral şirketinin danışman olduğunu bildiren bir şirketten geldi.
İçeriğinde; Yeniköy ve Kemerköy santrallarının tarihçesi, künyesi, 3100 işçiyle bölgenin en büyük “işvereni” olduğu, “ruhsat sahası dikkate alındığında 78 hektarlık Akbelen ormanının oldukça küçük bir alanı kapsadığı”, bu yılın eylül ayına kadar madencilik faaliyeti sürmezse, elektrik üretiminin 2024’te durmak zorunda kalacağı, bugüne kadar 3 milyon fidan dikildiği gibi kayda değer veri ve ifadelerin yer aldığı “bilgi notu”nun, kurumsal bir açıklama olmadığı ise özellikle vurgulandı.
Yönetim sorumluluk almıyor
Anlaşılan o ki, Yeniköy Kemerköy A.Ş yönetimi doğrudan sorumluluk almak istememiş. İlginç tabii. Nedeni konusunda sadece bazı tahminlerim olabilir, teyitli bilgi içermediği için paylaşmak anlamlı değil.
Yeniköy Kemerköy şirketinin (Limak Holding ile IC Holding’in kurduğu) yararlarını temsil ettiği, benim açımdan tereddütsüz olan bu notla birlikte ayrıca, önceki yazımın başlığına atfen, iki santral kapasitesinin Türkiye ihtiyacının yüzde 2,5’i olduğu vurgulandı.
Türkiye ihtiyacının yüzde 2,5’i olabilir ama “Yüzde 1 için” başlıklı yazımda söz ettiğim; EPDK’nın anlık ekran görüntüsündeki verilerine atfen kurulu güç kapasitesiydi. Bunda bir tereddüt yok, dolayısıyla yazdığım yanlış değil. Ama toplam ruhsat sahasının 23 bin 307 hektar olduğundan bahisle Akbelen ormanını bu sahaya oranlayıp 78 hektarı “oldukça küçük” diye nitelemek, önceki yazımda “durduğumuz yer farklı olduğu için gördüklerimiz de farklı” diye ifade ettiğim durumu iyi anlatıyor. O “küçük” ormanı, yurdu sayan insanlar, göz yaşı döküyor. Hatta doğal gözyaşıyla sınırlı kalmıyor. Alana girmek istediklerinde gözler bir de güvenlik güçlerinin sıktığı gazla yaşartılıyor. Gazeteci ve belgesel yönetmeni arkadaşımız Kazım Kızıl, ağaç kesimini ve oradaki direnişi görüntülemek isterken gözüne biber gazının doğrudan sıkıldığını duyurdu ve belgeledi.
Hukukilik ve meşruiyet
Bu manzaralar, hukuksal olan ile meşru olanın aynı olmadığını gösteren durumlardan biri. Şöyle: Bahsettiğim bilgi notunda, dava sürecine de değiniliyor. Ağaçların kesilmemesi için Orman Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Orman Bakanlığı aleyhine açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararının reddine karar verildiği, “yargısal bir engel kalmadığı” belirtiliyor. Yani ağaç kesiminin -dava tam bitmese bile- mahkemeden gelen ret kararları nedeniyle hukuka uygun olduğu anlatılmak isteniyor. Dolaylı olarak da kesmeye devam edeceğiz deniliyor.