Mersin’de uzun yıllar bir bankada yönetici olarak çalıştıktan sonra hobi olarak başladığı arıcılığı meslek haline getiren Barbaros Yeşilgün, “Bu kararı vermemde en büyük faktör öncelikle çocuklarıma doğal bal üretmekti” dedi.
Arıcılığa Yolculuk
Mersinli 36 yaşındaki Barbaros Yeşilgün, finans sektöründe uzun yıllar çalıştı. Bu süreçte evlenen ve iki çocuk sahibi olan Yeşilgün, bir yandan bankada yönetici olarak çalışırken, diğer yandan da doğal yaşam arayışına girdi. Hafta sonları hobi olarak arıcılık yapan Yeşilgün, bir süre daha devam ettiği “beyaz yakalı” olarak nitelendirilen işinden ayrılarak arıcılık yapmaya başladı.
Kovanlarla Başlayan Serüven
Mezitli ilçesine bağlı Kuyuluk mevkiinde arıcılık yapan Yeşilgün, şu anda 250 kovanla Toros Dağları’nda bal üretimi yapıyor. Yaklaşık 9 yıldır arıcılıkla uğraşan Yeşilgün, Mersin’de birçok arıcılık işletmesinin bulunduğunu ifade ediyor. Bunların büyük bir bölümü gezgin arıcılar olarak faaliyet gösteriyor. Yeşilgün, “Biz de bu gezgin arıcılardan biriyiz. Bu kararı vermemde en büyük faktör öncelikle çocuklarıma doğal bal üretmekti. 3-5 kovanla başladığımız bu serüveni kademeli olarak 40-50 kovan derken 250 kovana kadar yükselttik” diyor.
İşletme Büyüdü, Gelir Arttı
Yeşilgün, bankada yönetici pozisyonunda çalıştığı dönemde ciddi bir maaş aldığını belirtiyor. Ayrılık kararı aldıktan sonra maaş anlamında ilk etapta panik yaşadığını anlatan Yeşilgün, “Çünkü arıcılık sektöründe bir sene boyunca mücadele edip bir kere hasat edebiliyorsunuz. Senede bir defa gelir sağlıyorsunuz. Bu sağladığınız gelirle de bir sene boyunca geçinmeniz gerekiyor. Aylık bir gelir elde eden biri olarak bu şekilde bir gelir türüne geçince ilk önce bir panik yaşadık ama sonrasında arılarımız bizi hiçbir şekilde eli boş göndermediği için dağlardan elde ettiğimiz gelirle ciddi anlamda işletmemizi de büyüttük, gelirimiz de bizlere yeter oldu” diyor.
Doğal Hayatta Yaşamak
Arıcılığın bazı yıllar verimli, bazı yıllar ise daha az verimli bir sektör olduğunu vurgulayan Yeşilgün, bu nedenle “ak akçe kara gün içindir” düşüncesiyle yaşamanın gerektiğine işaret ediyor. Yeşilgün, arıcılığa başladıktan sonra hayatında yaşanan değişimden de bahsediyor: “Önce şehrin kalabalık trafiğinden, gürültüsünden, egzoz gazlarından, kirliliğinden uzak kalmak olağanüstü bir duygu. Her sabah barakamın önünde çiçeklerin arasında, arılarımın sesleriyle uyanıyorum. En önemlisi sağlıklı bir hayat sürüyorum, temiz havadayım. Sürekli yaylalarda temiz, doğal sular içiyoruz, doğal besleniyoruz. Ve en büyük karımız aslında bizim mutlu, huzurlu ve sağlıklı yaşamamız. Yani maddiyat bizim işte ikinci planda. Yapmış olduğumuz bu işte en büyük avantajımız doğal hayatta yaşamamızdır.”