Londra’da Türk mutfağı temsilcileri giderek çeşitleniyor. Eskiden daha çok Türk nüfusa ve meraklı İngiliz müşterilere hitap eden mekânlara zaman içinde daha üst segment mekânlar eklendi. İşte geçmişten bugüne bir özet.
Geçen ay Londra’ya yaptığım kısa ziyaret sonrasında geçmişten günümüze Türk mutfağının Londra’daki temsilinin geçmişi üzerine biraz kafa yordum. İlkokuldan beri düzenli olarak, neredeyse her yıl gittiğim bu kentte, doğrusu bu ya Türk lokantalarına gerekmedikçe hiç gitmezdik, hep Çin mutfağı gibi yabancı lezzetleri keşfetme peşinde koşardık. O zamanlar Londra yemek açısından dünyanın en heyecanlı yeri sayılmazdı. O yıllarda merkezde Efes restoran Türk mutfağının az sayıdaki temsilcilerinden biriydi, sonra Efes 2 açıldı. 1989’da Âdem Öner ve eşi Pırıl’ın Highbury Park’ta açtığı İznik, tam anlamıyla bir ekol oldu. Her gece üşenmeden yaktığı sayısız mumlarla aydınlatılmış kandilleri, rengârenk lambalarıyla masalsı bir hava ve romantik bir ortamda, küçücük mutfağında ev yemeği tadında Türk mutfağı sunuyordu İznik. O dönemde inanılmaz övgüler ve ödüller aldı, eski Başbakan Tony Blair henüz İşçi Partisi milletvekiliyken müdavimi oldu. Hızla benzerleri çoğaldı, Angel’daki Gallipoli gibi mekânlar Âdem’in açtığı yoldan gittiler.
Bu arada yöresel bölge lezzetlerini sunan yerler açıldı. Harringay Green Lanes’deki önce Diyarbakır (1991), sonra Antepliler (1993), Gökyüzü (1999) o kadar çok tuttu ki aynı sokakta gözleme, lahmacun, döner, baklava, künefe mekânları; manav, fırın, market derken tam bir Türkiye sokağı oluştu. Diğer bir hat Dalston’da gelişti, Mangal 1, Cirrik gibi yerler benzer mahalle dönüştürücü yerler oldu. Sonradan pek çok bölgede mekân açacak olan Tas, 1999 yılında yola çıktı ve Türk mutfağının müşteri alanını genişletti. Türk mutfağı denilince elbette 1981’den beri Londra’nın göbeğinde açılan öncülerin öncüsü Hüseyin Özer’in Sofra’sını anmamak olmaz. Londra’da Türk lezzetlerini bilinir kılan, mezeleriyle olsun, kebaplarıyla övgü kazanan Covent Garden’daki ilk yerini sonraki yıllarda Mayfair gibi prestijli bölgelerdeki mekânları takip etti. Her zaman üniforma gibi giydiği Japon tasarımcı Issey Miyake tasarım giysilerle özdeşleşen Hüseyin Özer, renkli kişiliğiyle kalabalıkları çekiyordu. Londra’daki Türk lokantalarında çığır açan oldu. Bir anlamda elit müşteriyi Türk mutfağı ile tanıştırdı.