Akademisyenlerden Türkiye’nin tarım, gıda, beslenme ve sağlık karnesi

0
456

Çukurova Üniversitesi öğretim üyeleri ülkemizin tarım, gıda, beslenme ve halk sağlığı ekseninde bir değerlendirmesini ortaya koydu.

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Hasan Rüştü Kutlu ve Dr. Gözde Kutlu, ülkemizde tarım, gıda, beslenme ve sağlık alanında yaşanan sorunları ve bunlara çözüm önerilerini içeren detaylı bir çalışmaya imza attı.

Makalede Türkiye’nin en önemli değerlerinden olan insan kaynağı potansiyelinin korunması ve geliştirilmesi için dengeli beslenmenin önemine değinilerek bu konuda yaşanan sorunlar on başlık altında her yönüyle incelendi.

Konunun tüm paydaşlarının iş birliği gerekiyor

Tarım, gıda ve beslenme sorunları ile ilgili çözümlerin sadece Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan beklenemeyeceği belirtilen yazıda, toplum sağlığına yönelik çalışmalarda kamu ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliğinin, gıda üreticilerinin çabalarının, halkın desteği ile kararlılığının da gerektiği ifade edildi.

 

Prof. Dr. Hasan Rüştü Kutlu ve Dr. Gözde Kutlu’nun değerlendirmeleri şöyle:

Tarım-Gıda-Beslenme ve Halk Sağlığı Ekseninde Türkiye Değerlendirmesi; Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2023

Ülkemizin sahip olduğu en önemli alt yapı insan kaynağıdır. Halkımızın bedeni ve zihni kapasitesinin korunması ve geliştirilmesi için mutlaka dengeli beslenmeye özen gösterilmesi gerekmektedir. Nüfusumuzun genç ve dinamik olması büyük avantaj olmakla birlikte, dengesiz beslenme ve zaman içinde buna bağlı gelişen hastalıklar ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirmekte ve büyük tedavi masrafları ile ülkemiz ekonomisine ciddi zararlar vermektedir.

Tarım-Gıda-Beslenme ve Halk Sağlığı ekseninde yaşadığımız sorunları aşağıdaki ana başlıklar altında özetlemek mümkündür.

  1. Ülkemiz tarımının dönemsel olarak yaşadığı sıkıntılar nedeniyle bitkisel gıda ihtiyacımızı karşılamakta nitelik, hayvansal gıda ihtiyacımızı karşılamakta ise nicelik ve nitelik sorunu yaşanmaktadır. Ülkemizde yıllık kişi başı ekmek tüketimi 150 kg; kırmızı et, piliç eti, balık ve yumurta tüketimi ise 50 kg’dır. Sağlıklı beslenme için bu değerlerin en kısa sürede 100+100 kg’a çıkartılması gerekmektedir. Bu tüketim miktarına süt ve süt ürünleri ile meyve ve sebze dahil değildir.
  2. Gıda üretiminde nicelik ve nitelik noksanlığı halkımızın beslenme statüsünü olumsuz etkilemekte, yetersiz ve dengesiz beslenmesine neden olmaktadır. Bunda son dönemde aşırı artan gıda fiyatları ve halkımızın alım gücü kaybı da büyük paya sahiptir.
  3. Dengesiz (ihtiyaçtan az veya fazla) mikro ve makro besin ögeleri (karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral) alımı toplumda her geçen gün artan sağlık sorunlarına (yüksek tansiyon, diyabet, kalp, kanser, guatr, obezite vb.), çoğu zaman tedavisi mümkün olmayan hastalıklara veya çok büyük tedavi masraflarına neden olmaktadır. Sağlık sorunuyla hastaneye başvuran vatandaşlarımızın %80’inin hastalıklarının altında yatan temel (primer) nedenin dengesiz beslenme olduğu bildirilmiştir.
  4. Ülkemizde dengesiz beslenmeye bağlı yaşanan sağlık sorunlarının kamuya maliyetinin iş gücü kaybı hariç yaklaşık 70 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Önemli kısmı ithal olan ilaçların tedariğinde ve kullanımında zaman zaman sorunlar yaşanmaktadır. Ülkemizde en fazla kullanılan ilacın sindirim sistemi (mide+bağırsak) rahatsızlıkları ile ilgi olduğu da bilinmektedir.
  5. Ülkemizde gıda takviyeleri veya fonksiyonel gıda (sağlığa olumlu yönde katkı sağlayan ve bu amaçla içeriği dizayn edilen gıdalar) adı verilen ürünlerin üretiminde, standart oluşturulmasında ve kullanımında bilgi eksiklikleri yaşanmaktadır. Bazı ithal gıda takviyelerinin de tüketimi sırasında standartlara uygunluğu konusunda halkımız birtakım tedirginlikler yaşamaktadır.
  6. Sağlık sorunu genellikle Sağlık Bakanlığı ile ilişkilendirilmekte, sorunun çözümünde ülkemiz tarımının, gıda üretiminin, gıda ve gıda arz güvenliğinin sağlıkla ilişkisi ve sürdürülebilir beslenmeyle ilgili önlemlerin pek üzerinde durulmamaktadır. Oysa yaşadığımız coğrafya ve bize bahşedilen iklim, toprak ve su kaynakları dikkate alındığında; ülke olarak gıdamız ilacımız, ilacımız ise gıdamız olmalıdır. Dengesiz beslenmeye bağlı gelişen tüm hastalıklardan sağlıklı beslenme yoluyla korunulabilir ve bu şekilde sağlık harcamaları azaltılabilir. En ucuz tedavinin sağlık koruma olduğu gerçeğini asla unutmamalıyız.
  7. Dünyanın belli bölgelerinde oluşan açlığı engellemek ve gelecek nesillerin obeziteye yakalanma riskini azaltmak için sürdürülebilir gıda ve tarım sistemleri uygulanmaya başlanmalıdır. 2050 yılına kadar Dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle küresel gıda talebinin %70 oranında artması öngörülmekte, bu da nüfusun protein ihtiyacının %50 artması anlamına gelmektedir. Ancak ekilecek alanlarımız bunu karşılayacak durumda değildir.
  8. Gıda israfını önlemeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Günümüzde dünya genelinde herkese yetecek kadar yiyecek üretilmesine rağmen, her gün açlık ve bağlantılı sebeplerle yaklaşık 25 bin kişi hayatını kaybetmektedir. Dünya üzerinde her 7 kişiden biri açlıkla savaşmasına rağmen, çığ gibi büyüyen gıda israfını önlemek adına alınan tedbirler ülke gündemlerinin ilk sıralarına yerleşmiştir.
  9. Ülkemiz bitkisel üretim bakımından önemli bir büyüklüğe sahip olsa da hayvansal üretim bakımından nüfusumuzun hayvansal gıda ihtiyacının karşılanmasında yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizlik ülkemiz hayvancılığının yıllardır aşamadığı sorunlar nedeniyle her yıl daha da derinlik kazanmaktadır. İçinde bulunduğumuz dönemdeki hayvansal gıda (et-süt-yumurta) fiyatları bunun en açık göstergesidir. Hayvancılık işletmelerinin en büyük gideri yemdir. Nüfusun hızla arttığı, gıda işleme sektörünün giderek büyüdüğü günümüzde, gıda üretimi aşamasında açığa çıkan artıkların tekrar gıda üretimi amacıyla hayvan yemi olarak kullanılması özel bir önem taşımaktadır. Ancak ülkemizde bu yöndeki girişimler yeterli değildir.
  10. Bilindiği gibi ülkemiz toprakları çinko ve selenyum iz minerallerince çok fakir durumdadır. Kimi bölgelerde ciddi demir, manganez, bakır ve iyot noksanlığı da mevcuttur. Toprak ve o topraktan süzülüp gelen suda iz mineraller eksik olunca üretilen bitkisel ürünler de bu iz minerallerce noksan olmaktadır. Bahsedilen iz minerallerce zengin özelliğe sahip hayvansal gıdaların ülkemizde tüketimi çok sınırlı olduğu için vatandaşlarımızın büyük kısmı bu iz minerallerce eksik beslenmektedir. Aynı sorun hayvan beslemede de yaşanmaktadır. İnsan beslenmesinde ve hayvan beslemede yaşanan bu sorunu çözecek, ülkemiz genelinde yaşanan iz mineral noksanlığına bağlı primer ve sekonder sağlık sorunlarını ve verim kayıplarını önlemeye yönelik yem/gıda takviyesi kullanımı ve/veya fonksiyonel gıda üretimi son derece sınırlıdır.

Tüm bu sorunlar acil çözüm beklemekle birlikte çözüm önerilerine yönelik gerçekleştirilmesi gereken çalışmalardan sadece Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili kuruluşlar sorumlu değildir. Sağlıklı toplum oluşturmaya dönük çalışmalar için öncelikle kamu ve sivil toplum örgütlerinin iş birliği, gıda üreticilerinin gayreti, halkımızın desteği ve kararlılığı da gerekmektedir. Bu kararlılık içinde sağlıklı birey, sağlıklı toplum oluşturmak ve toplum refahını yükseltmek için yukarıda belirtilen sorunların çözümüne yönelik geliştirilen yöntem ve çözüm önerileri şu şekilde özetlenebilir.

  1. Öncelikle her bir sorunun çözümü için bir strateji belirlenmeli ve bu stratejiyi uygularken kullanılacak araçlar; kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanmalıdır.
  2. Stratejilerin uygulanmasında tek bir kurum değil, çözüme odaklı iş birliği yapacak tüm birimler ve görevleri belirlenmeli, üstlendikleri görevleri eksiksiz yerine getirmelidir.
  3. Bahse konu sorunların çözümünde katedilen mesafe ve paydaşların iş birliği sürekli izlenmeli, belirli aralıklarla kamuoyu bilgilendirilmeli ve gerekirse yeni paydaşlarla etki alanı genişletilmelidir.
  4. Gıda tüketimi sırasında “Can boğazdan gelir ama boğazdan da çıkar…” atasözümüz ise asla unutulmamalıdır.

Yukarıda verilen 10 temel sorunun çözümüne yönelik geliştirilmesi önerilen strateji ve araçlar,  başlık numaralarına göre aşağıdaki gibi açıklanabilir:

  1. Bu sorunun çözümü, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın oluşturacağı ülkemizin bitkisel ve hayvansal üretimleri ile ilgili tarım politikasında yer alacak kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları, destek, teşvik ve düzenlemelerle gerçekleştirilebilir.
  2. Halkımızın sağlıklı beslenmesine katkı sağlayacak tarımsal üretime yönelik politikalar bitkisel ve hayvansal üretim için ülkemiz nüfusunun fiziksel ve fizyolojik doyumunu garanti altına alacak şekilde oluşturulmalı, bitkisel ve hayvansal üretimde salt nicelik değil, elde edilecek gıda niteliği de dikkate alınmalıdır.
  3. Yeteriz/dengesiz beslenmeye bağlı olarak gelişen hastalıklar ile doğru beslenme ve sağlık ilişkisi kamu spotları ile ülkemiz genelinde sürekli gündemde tutulmalı, bu faaliyetler özel yayın, ders, kurs, seminer ve her yaş grubuna yönelik özel eğitim çalışmaları ile de desteklenmelidir. Örneğin ülkemizde her 3 yetişkinden biri yüksek tansiyon hastasıdır. Bu durum, kalp damar hastalıklarını, beyin kanaması ve Alzheimer hastalığını tetiklemektedir. Dünya Sağlık Örgütü; hipertansiyon, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları başta olmak üzere obezite, diyabet ve bazı kanser türlerinden korunmak ve kemik sağlığını olumsuz etkilememek amacıyla günlük olarak tüketilmesi gereken tuz miktarını 5 gram olarak önermektedir. Ancak bu değer ülkemizde 20 gram/gün civarındadır. Yani olması gerekenin 4 katı civarında olup, acilen bu tüketimin düşürülmesine yönelik kamu spotları ile toplumun bilgilendirilmesine hız verilmelidir.
  4. Ülkemizde yetersiz/dengesiz beslenmeye bağlı yaşanan sağlık sorunlarının kamuya maliyetinin düşürülmesine yönelik çalışmalar; öncelikle halkımızın yaş grupları (0-6 yaş, 7-18 yaş, 19-59 yaş, 60> yaş) dikkate alınıp uzmanlarca sağlıklı beslenme spektleri hazırlanarak gerçekleştirilmelidir. Bu da gelecek nesillerin sağlığını garanti altına alacak, ilerleyen yıllarda sağlıklı toplum oluşumuna büyük katkılar sağlayarak ilaç ve tedavi masraflarının düşmesine olumlu yönde katkı sağlayacaktır. Örneğin dengesiz beslenmeye bağlı olarak gelişen ve tüm dünyayı tehdit eden obezite, ülkemizde ciddiye alınması gereken önemli bir sorunu haline gelmiştir. Bu yılki verilere göre; Türkiye’de obezite sıklığı, erkeklerde %21, kadınlarda ise %41’dir. Toplamda ortalama %31 olan bu oran; çocuk ve gençlerde oldukça dikkat çekicidir (0-5 yaşta fazla kilolu ve şişman olanlar %26, 6-18 yaşta fazla kilolu ve şişman olanlar %23 olarak belirlenmiştir). Obez çocuk ve gençlerin ileride yaşaması muhtemel sağlık sorunlarına karşı şimdiden önlemler alınmalıdır.
  5. Gıda takviyeleri tüketicilerin cinsiyet ve yaş gruplarına göre uluslararası standartlara göre üretilmeli, ruhsatsız üretim, internet üzerinden standart dışı satış engellenerek yasal düzenleme ve denetimlere hız verilmelidir. Tüm gıdaların ve bu tür gıda takviyelerinin satışının denetimi konusunda Tarım ve Orman Bakanlığı’nca oluşturulması düşünülen “Yeminli Tarım/Gıda Müşavirleri”ne yetki verilebilir. Ayrıca gıda takviyeleri ve fonksiyonel gıda üretiminde büyük öneme sahip biyoaktif materyaller içeren “Tıbbi ve Aromatik Bitkiler” in üretimi için teşvik ve düzenlemeler önemli olacaktır. Bu ürünler hem yerli kullanım hem de ihracat ürünü olması bakımından ülkemizin en önemli zenginlikleri arasındadır. Özellikle Akdeniz iklim kuşağına özel bazı endemik bitkilerin üretimi, biyoaktif materyallerin ekstraktı ve teknolojik ürüne dönüşümü çok önemlidir. Bilindiği gibi ülkemizde pek çok hastalığın önlenmesinde etkili olabilecek çok sayıda endemik bitki bulunmaktadır. Ülkemizde bu bitkileri belirleyip inovasyonu gerçekleştirerek biyoaktif ürünü iç ve dış pazara sunacak alt yapı vardır; ancak eksiğimiz koordinasyonsuzluktur. Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda koordinatör olarak görev üstlenebilir.
  6. Toplumumuzda yaşanan sağlık sorunları salt Sağlık Bakanlığı ile ilişkili olmadığı, sorunun çözümünde ülkemiz tarımının, sürdürülebilir gıda üretimi-gıda ve gıda arz güvenliğinin önemi son derece büyüktür. Aynı zamanda “en ucuz tedavinin sağlık koruma” olduğu gerçeğinin asla unutulmaması gerekmektedir. Bu hususta bahsedilen konu başlıklarının sürekli kamuoyu gündeminde olması ve bu yöndeki eğitim-yayın faaliyetlerinde “sağlık koruma”nın temel hedef olması faydalı olacaktır. Ne kadar sağlıklı-bilinçli-dengeli beslenirsek, o kadar az hasta olacağımız, hastane ve doktorları o kadar az meşgul edeceğimiz ve tedaviye birey ve devlet olarak daha az para harcayacağımız ve ayrıca çok daha üretken bir toplum olacağımız asla unutulmamalıdır.
  7. Ülkemizde ilerleyen yıllarda artan nüfusa bağlı olarak gıda talebinin karşılanması için sürdürülebilir gıda üretimi anlayışına yönelik çalışmalar desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Aynı zamanda bu yaklaşımın benimsenmesi adına bireysel bilinç de oluşturulmalıdır. Sürdürülebilir tarım ve gıda üretim sistemlerinin uygulanması neticesinde dünyanın birçok bölgesinde başarılı sonuçlar elde edildiği görülmüştür. Sürdürülebilir tarım ve gıda sistemlerinin oluşturulması konusunda çaba göstermesi gereken ülkemiz, coğrafi konum ve iklim koşulları yönünden tüm yıl tarım yapmaya oldukça elverişlidir. Bu şansı değerlendirmek ve geliştirmek adına ivedilikle sürdürülebilir tarım ve gıda üretim sistemlerinin de konvansiyonel üretime alternatif olabilecek hale gelmesi sağlanmalıdır.
  8. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından bu yıl yapılan bir araştırmada son dönemde yaygınlaşan serpme kahvaltıların yıllık 100 milyar liralık israfa neden olduğu belirtilmiştir. Öte yandan Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) 2020 raporuna göre kişi başına düşen gıda israfı 127 kg’dır. Bu değerin %55’i (70 kg’ı) hane halkına ait olmakla birlikte geri kalan kısmı ise tedarik zincirinde israf edilmektedir. Bu kapsamda gıda israfını önleme ve halkı bilinçlendirmeye yönelik projeler turizm işletmeleri, eğitim kurumları, hastaneler, askeri birimler başta olmak üzere ülke geneline yayılarak hızla hayata geçirilmelidir.
  9. Ülkemizde yem hammadde üretiminde yaşadığımız yetersizlik, Ukrayna ile Rusya arasında devam eden savaş ve arz/talep dengesizliği yem fiyatlarının artmasına neden olmuştur. Ülke hayvancılığına ve çiftçilere destek olmak için tarımsal sanayi artıklarının (hasat ve harman artıkları, sera artıkları, gül işleme artıkları, meyve suyu sanayi artığı posalar, konserve sanayi artıkları vb.) değerlendirilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı önderliğinde özel teşvik sistemleri oluşturulmalıdır. Bu artıkların neler olduğu, miktarları, hangi amaçla kullanılabilecekleri, hangi yem kaynağının hangi hayvanların hangi dönem beslenmesi için uygun olduğu, hangi yöntemle işlenmesi-saklanması gerektiği ve dönemi bölgesel bazda belirlenmeli ve kataloglanmalıdır. Bu kapsamda, Tarım ve Orman Bakanlığı önderliğinde araştırma istasyonları, üniversiteler, politika yapıcıları ve çiftçiler koordineli bir şekilde çalışmalar gerçekleştirmeli aynı zamanda bu amaca yönelik nitelikli elemanlar da yetiştirilmelidir. Öte yandan, gıda ve içecek işleme endüstrisinden elde edilen gıda artıklarının yanı sıra süpermarketlerden ve marketlerden çıkan son kullanım tarihi geçmiş gıda ürünleri de işlenerek hayvan yemi üretiminde değerlendirilebilir.
  10. Ülkemizde esansiyel iz element noksanlığına bağlı olarak her yaş grubundaki halkımızın yaşadığı sağlık sorunlarını engelleyecek önlemlerin de acilen alınması gerekmektedir.  Halkımızın bağışıklık sisteminin yetersizliği, kalp, üreme, diyabet, kanser vb. sorunlardan daha az etkilenmesi ve daha sağlıklı yaşaması için günlük tüketilen ekmek, çinko öncelikli olmak üzere, çeşitli iz elementlerce zenginleştirilerek fonksiyonel hale getirilmelidir. Özellikle belediyelerce üretilen ekmeklerin halkımızın eksikliğini çektiği besin ögelerince desteklenmesi teşvik edilmeli, bu konuda halkımızın bilinçlendirilmesine yönelik eğitim çalışmalarında ilgili tüm kamu teşkilatları iş birliği yapmalıdır.

Özetle, yurttaşlarımızın dengeli ve yeterli beslenerek beden ve zihin sağlıklarının korunması ülkemiz geleceğinin teminatı olarak görülmelidir. Bu kapsamda; yukarıda sunulan öneriler değerlendirilerek, vatandaşlarımızın yaş gruplarına özel sağlıklı-sürdürülebilir ve güvenilir beslenmelerinin temini için acil eylem planları oluşturulmalı ve bu konuda kamu sorumluluğu artırılmalıdır.

Prof.Dr.Hasan Rüştü KUTLU (Ziraat Yük.Müh), Dr. Gözde KUTLU (Gıda Yük.Müh.)
Çukurova Üniv. Ziraat Fak. Zootekni Böl. 01330 Balcalı-Adana

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz