Uçakta yemek yerken size verilen plastik bıçağın keskin tarafının neden üçgenimsi sekilde dizayn edildiğini düşündünüz mü hiç? Hayır, nedeni estetik kaygılar değil, pragmatik. Bu şekilde tasarlanan bıçaklar tavuğu dikey olarak kesiyor (tavuk diyorum çünkü günümüzde ekonomi sınıfında havayolları bize Allah’ın emri gibi sadece tavuk ve lapalaşmış makarna arasında seçim şansı veriyor). Bu önemli çünkü dirseğiniz bu hareket sırasında elinizle aynı çizgide kalıp yana doğru açılmıyor. Balık istifi ya da konserve kutusu içindeki sardalyalar misali daracık bir alanda sıkışıp kaldığımız için en azından yanımızdaki yolcuyu dirseğimizle rahatsız etmiyoruz.
‘AFİYET OLSUN’ DİYOR, SOSYALLEŞİYORSUN
Tabii ki yanımızdaki yolcuyla hiç göz göze gelmeden tamamlayabiliriz uzun yolculuğu. Önümüzdeki ve arkamızdakiyle de temas etmiyoruz. Sadece saç renklerini görüyoruz. Daracık koltuğumuzda farklı kompartımanlara bölünmüş tepsimize eğilmiş, hareketsiz oturuyor ve kısa sürede tavuk, sebze, salata ve tatlımızı tüketiyoruz. Kimse kimseyle konuşmuyor. Kimse ne düşündüğünü yüksek sesle ifade etmiyor. İtaatkâr, uysal ve bulduğuna şükreden yolcularız bizler.