‘Beslenme krizi’nin tek bir sebebi olmadığını, çoklu bir sorunlar silsilesi olduğunu görüp, bir an önce tarım sektöründe planlı bir yeniden yapılanma gerçekleştirilmezse, yarı aç yarı tok bir ülkenin vatandaşları olarak yaşamaya mahkûm olacağız. Bu mesele, Türkiye’nin en büyük güvenlik sorunu olarak ele alınmalı…
Fikriniz yoksa stratejiniz, stratejiniz yoksa planınız yoktur. Bunlar olmadığı zaman, sadece beylik laflar eder ve bir ülkeyi ya da bir sektörü batırırsınız. Söz gelimi, “Konya kadar toprağı olan Hollanda, tarımsal üretimde bizi geçti” gibi, içi boş laflar eder durursunuz. Ne idüğü belirsiz bir ‘Hollanda modeli’nden söz eder, geçiştirirsiniz. Ya da bir zamanlar olduğu gibi, “Kivi Karadeniz çiftçisini kurtaracak” dersiniz, olayı çözmüş gibi yaparsınız. Fındık, çay, mısır üretiminde kriz vardır, yokmuş gibi davranırsınız. Bugüne kadar olan hep buydu, eğer var olan liyakatsiz ve beceriksiz kadrolar koltuklarında kalırsa yine bu olacak. Bugün Türkiye’de ziraat ve hayvancılığın yaşadığı yapısal kriz, yarım asırlık bir vizyonsuzluğun bir sonucu ve artık krizden değil, büyük bir bunalımdan söz etmemiz gerekiyor.
ETİ UNUTALIM DA, PEKİ YA SEBZE?
Enflasyon oranıyla gıda enflasyonu oranını karşılaştırmanız bile, bu krizin konjonktürel bir kriz değil, yapısal bir bunalım olduğunu açık şekilde ortaya koyuyor. Hesaplamaya, oranlamaya bile gerek yok aslında, soğan ve domatesin etiketlerine baktığınızda, Türkiye tarımında bir şeylerin fena halde kötüye gittiğini görüyorsunuz.
Bundan bir buçuk yıl önce, küresel ölçekte gıda fiyatlarındaki artış bir bahane olarak kullanılabilirdi belki. İyi de tam 12 aydır küresel gıda fiyatları düşüşünü sürdürürken, biz neden soğanı 30-40 tl’den yiyoruz? Neden en ucuz markette bile bulgurun kilosu 18 tl? Peki bir kilo pirzola 450 tl, bir kilo yemeklik kıyma 300 tl olursa, genç nesil nasıl protein gereksinimini karşılayabilir? Bugün artık bir ‘tarım sektörü bunalımı’ndan öte, bir ‘beslenme krizi’yle karşı karşıya olduğumuzu görmenin zamanı geldi de geçiyor bile! Mesele, öyle muhalefet liderlerinin söylediği kadar kolay bir mesele de değil, onu da burada belirtmiş olayım. Bir-iki taban fiyatını şişirerek, teşvikleri artırarak çözülebilecek bir sorun değil. Popülizmi bir kenara bırakıp, birkaç yıllık zorlu bir dönüşüm evresini geçirmeyi göze alan, bu sorunu çözebilir.
BİR SORUNLAR YUMAĞI Kİ ÇÖZÜMÜ YILLAR ALACAK
Tarım sektörünün karşı karşıya kaldığı sorunları çözmek uzun bir süreç alacak. Öncelikle, plansızlık ve Türkiye’de çiftçilerin yapayalnız bırakılmış olduğunu belirtmek gerek. Ne bir üretim planlaması var, ne de üretimi gerçek anlamda harekete geçirecek bir teşvik politikası. Bu bir…
Tarımsal girdi fiyatlarındaki artış doğrultusunda, Türkiye’de üretim maliyetleri çok ciddi bir biçimde artmış bulunuyor ve ekonomi yönetiminin hem bu gelişmeyi öngörememiş olması hem de gerekli müdahaleyi yapamaması yüzünden, çiftçi ya üretimden vaz geçiyor ya da girdi fiyatlarını ürüne doğrudan yansıtıyor. Fiyat çok yüksek olduğunda, ürün elinde kalmasın diye üretim maliyetinin altında bir fiyata satmak zorunda kalıyor. Ve bir sonraki yıl da başka bir ürüne geçiş yapıyor. Bu kısır döngü böyle devam ediyor. Bu iki…