MESUDE ERŞAN
Türkiye, halen kişi başına düşen 1519 m³’lük su miktarıyla ‘su sıkıntısı çeken‘ bir ülke. 2030’da kişi başına düşen su miktarı da 1120 m³’e düşecek. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu Türkiye’nin su fakiri olma yolunda ilerlediğini belirterek, “Bu nedenle göç verir hale gelebilir” dedi.
İklim değişikliğinin sonucu meydana gelen afetlere, verilere ve öngörülere bakınca iyimser olmak zor. Mesele “Binlerce kilometre uzaklıktaki buzulların erimesinden bize ne?” diyebileceğimiz kadar basit değil. Bu tüm dünyanın sorunu, etkilerinden hiçbir coğrafya parçası ve insan muaf değil. Türkiye daha şimdiden sonuçlarını yaşıyor. Seller, orman yangınları, kuraklık, susuzluk insan eliyle yaratılan iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri.
Peki Türkiye bu konuları ne kadar ciddiye alıyor? Regülasyonlara uymada ne kadar istekli? İklim değişikliği, çevre vergileri (özellikle karbon vergisi), emisyon ticareti, Avrupa Birliği iklim politikaları, sürdürülebilir enerji ve ulaşım politikaları konularında çalışan Uyduranoğlu’na sorduk.
Türkiye’nin iklim politikası var mı?
Türkiye’nin etkin ve çok kapsamlı bir iklim politikası olduğunu söyleyemem. Mülga (eski) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2011’de yayımlanan ve 2011-2023’ü kapsayan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı var. Türkiye, plan hazırlandığı zaman herhangi bir emisyon azaltımını hedeflememişti. Daha sonra Paris Anlaşması’nın gereklerini yerine getirmek için Birleşmiş Milletler (BM) İklim Sekretaryası’na 2015’te sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’nda 2020’den başlayarak 2030’a kadar baz patika senaryosuna (business as usual) göre, yüzde 21’e kadar bir azaltım yapacağını belirtmişti. 2022’de bu hedefi güncelleyerek yüzde 41’a çıkardı. Henüz bir karbon fiyatlandırma politikamız yok. Emisyon Ticaret Sistemi uygulanması için hazırlıklar var. Kahramanmaraş’taki depremler sonrası orman ve meraların imara açılması iklim politikamızın çok yetersiz olduğunun bir göstergesi. Ormanlar, en önemli karbon yutakları ve dünyada orman yutaklarından elde edilen karbon kredileri, karbon ayak izini azaltmak ya da tamamen bertaraf etmek için gönüllü karbon borsasında alınıp, satılmakta. Örneği vermemin nedeni, bu uygulamanın önemli bir ticaret aracına dönüşmesinden ziyade, emisyon azaltımında ne kadar etkin olduğunu anlatabilmek. Politikacılarsa bu alanları imara açıyor. Size göre, Türkiye’de etkin bir iklim politikasından bahsetmek mümkün mü? Şehirlerde ulaşımda raylı sistemin payı düşük. Bu da etkin olmayan iklim politikasının bir başka örneği.