Vahdettin İnce: Arazi kavgalarında, faillerin yakalanması yeterli mi?

Küçük bir çocuktum, gündüzün bir vaktinde kırk elli kişilik bir grubun bizim köyün içinden köylülerin, özellikle biz çocukların meraklı bakışları arasında geçip aşağıdaki köye gidişleri hala gözlerimin önündedir. Yaz mevsimiydi ve hepsi palto veya ona benzer kalın giysiler giymişlerdi.

Sonra anlaşıldı. Bizim köye beş altı kilometre uzaklıktaki ayrı aşiretlere mensup iki köy arasındaki yayla anlaşmazlığı yüzünden çatışma çıkmış ve bir kişi ölmüş. Köyümüzün içinden geçip gidenler öldüren taraftanmışlar. Yazın ortasında uzun ve kalın elbise giymeleri de uzun namlulu silahlarını gizlemek içinmiş. Aşağıdaki köye gitmelerinin sebebi de orada oturan akrabalarına sığınmakmış. Bu hadise yıllarca devam etti. Barıştırma girişimlerinin hiçbiri fayda sağlamadı. Her sene yayla zamanı iki taraf da aynı yaylayı kullanmaya kalkıştı ve mutlaka çatışma çıktı. Neticede ölümler de devam etti.

Üniversitede okurken aynı fakültenin farklı bir bölümünde okuyan bir arkadaşım vardı. Bize yakın bir köyde oturuyordu. Yarıyıl tatilinde beraber otobüse bindik Van-Erciş’e gitmek üzere. Fakat o, Ağrı’nın Patnos ilçesinde indi ve dağ yolunu takip ederek köyüne gideceğini söyledi. Sebebini sordum. Meğer çocukluğumda aklımda kalan o hadisenin yaşandığı köylerin birinde oturuyormuş. Aynı hadisenin devamı olarak bir iki sene önce karşı köydekiler bir akrabasını öldürmüş, onlar da karşı taraftan birini öldürmüşler. Erciş’te tanınıp vurulması ihtimali olduğu için tedbir olarak bu yolu tercih ediyormuş.

Arkadaşımın köylüleri, özellikle ailesi mecbur kalmadıkça Erciş’e gelmezlerdi. Ancak bazen resmi bir işlem için gelmeleri gerektiğinde beş on kişilik kalabalık gruplar halinde gelir, işlerini tamamladıktan sonra hemen köylerine dönerlerdi.

Bir yaz günüydü. Sabah erkenden ilçeye gitmiş bizim köylülerin müdavimi oldukları kahvenin önünde tek başıma oturmuş çayımı yudumluyordum. Sonra arkadaşımın köyünün minibüsü geldi. Minibüste abilerinden biri vardı. Daha önce tanışmıştık. Beni gördü, selam vermek üzere yanıma geldi. Geçmiş gündür, galiba nüfus idaresinde bir işleri vardı. Çay geldi, hal hatır sorduk. Biz konuşurken kulağımın dibinde “heheyt! Ez bavê filankesê me” (Heyt! Ben falancanın babasıyım) diye bir ses duydum (söylediği ismi şimdi hatırlamıyorum). Arkadaşımın abisinin şakağındaki tabancanın namlusu parlıyordu. Tepeden tırnağa buz kesildim. “Şak” diye bir ses. Tabanca tutukluk yapmıştı. Ortalık bir anda ana baba gününe döndü. O hengâmede, havada uçuşan iskemleler arasında adam kaçıp kayıplara karıştı. Zannedersem anlaşmazlık hala sürüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Bakan Yumaklı’dan ‘zirai don’ açıklaması: Sigortası bulunmayan üreticilere de desteğimiz olacak

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, zirai donun vurduğu...

TZOB Başkanı Bayraktar’dan çağrı: Nakit desteği sağlanmalı, kredi borçları yapılandırılmalı

Kırsal Karatekin Mahallesi'nde incelemelerde bulunup çiftçilerin sorun ve önerilerini...

Zirai donda zararın boyutları her geçen gün daha da genişliyor: ‘Üreticinin takati kalmadı’

Mustafa Çakır Çiftçiyi vuran zirai donda, felaketin boyutları her geçen...

Tarım-ÜFE verileri açıklandı: Fiyatlarda sert yükseliş!

Tarım sektöründe mart ayında dikkat çeken bir fiyat hareketliliği...