Dün sabah gözümü açtığım haberlerin içinde yeni tanıklık edilen örnekleri ile ağırlıklı yaşamın sürdürülebilirliği sorunları vardı. Sıcak seçim ortamının tartışmaları bir yana, sandıklarda oy kullanabilecek seçmenler için en yaşamsal sorunlardan güncel örnekler, bire bir nefes alabilme, yaşamın sürdürülebilmesi konuları üzerindendi. Geçen haftanın popüler ürünü soğandan, sonra dün belki de bayramın yaklaşıyor olmasıyla bağlantılı, süte, ete ulaşabilmeye kaymıştı. Üreticilerin durumları üzerinden yetkili örgütlerden yetkin uzmanlar, uzun süredir zararına beslenmiş süt, et üretiminin hayvan varlığının, 5-6 yılda yavaş yavaş kesime gönderilerek diplere inişinin çıplak verilerini paylaşıyorlardı.
Aralıksız gelen zamlar tüketiciyi etten, sütten koparmışken üreticiyi çok daha yüksek sayılarla süt, et veren hayvanlarını kesime yollamaktan kurtaramamıştı. Bayram sonrası Türkiye’nin geçmişte yaşadığı hayvan varlığının tüketilmesi krizlerinden çok daha büyüğünün yaşanması noktasına getirmişti. Üstüne üstlük et ithal edilebilecek kapılar da dünya ölçeğinde kapanmıştı. Gazeteye geldiğimde postama ulaşmış, benim için sürpriz bir bilimsel çalışmanın sonuçlarını içeren, hemen ilgimi çeken, yazıma başlık yaptığım, yazarının önsüzüne aldığı, “Toprağı dinle, suyu ara” uyarısı ile karşılaştım. Şöyle bir göz atınca Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali A. Dönmez’in 19 lisans öğrencisi ile birlikte yaklaşık dört yıldır yaptıkları bir çalışmanın sonuçları olduğunu öğrendim. Gazetemizin geçmişinde en ünlü röportaj yazarları arasında yer almış, dünya çapında edebiyatçı, romancımız Yaşar Kemal’in tüm eserleri üzerinden gerçekten toprağı dinleyip, suyu anlayarak anlattıkları taranmış.
Yaşar Kemal’in ülkemiz toprakları üzerindeki uygarlıklar tarihine dayalı, biyolojik kültürümüz, yaşam tarihimiz üzerinden deneyim, birikimleri paylaşılarak ülkemiz toprakları üzerindeki tarih boyunca edinilmiş kültürler deneyimlerinin sonuçları üzerinden sonuçlar çıkarılmış. Günümüz gerçekleriyle çoraklaştırılmış tarım topraklarından çıkış yolunda bu türden bilimsel çalışmaların değeri artık fazlası ile biliniyor. Toprak geçmiş uygarlıklar üzerinden deneyim, birikimlerini kayda almış oluyor. Sonuç olarak ciddi yapılmış çalışmalarla giderek kuraklık sorunu da yaşanan dünyamızda, Anadolu toprakları için geçmişte çok verimli üretim yapmaya elverişli olan her türlü birikimin kaydının bulunması ile günümüz koşullarında en işlevsel tarım üretimlerinin yapılabilmesinin dersleri ortaya çıkarılıyor.
Yaşar Kemal’in edebiyatçı kimliği, toprağa, suya duyarlı bakışlarının çok değerli sonuçları üzerinden yararlanılacak bilgilerin zenginliği ortada. Zaten hocamız da kendi çalışmalarının sonrasında daha birçok çalışmanın yapılmasının gereği, yararı üzerinde de duruyor.
Elbette bir rastlantı hiç değil. Öğlen saatlerinde TMMOB Gıda Mühendisleri Odası’ndan, ülkemiz insanının içine düşürüldüğü beslenme, açlık sorunlarını kapsayan bir geniş basın toplantısının sonuçları da geldi. Öncelikle içinde yaşadığımız gıda enflasyonu, beslenebilmek için, kaliteli beslenmeyi bir yana koyun çoğunluğun, açlığa mahkûm kalmamak üzere bütçesinde belini büken gıda ürünleri pahalılığının altı çizilmiş. En ucuza beslenebilmek için gelirinin en azından yüzde otuzlara varan bir bölümünün gıdaya harcamak zorunda kaldığının hesapları üzerinden çıkan sonuç özetlenirken “Gıda enflasyonu sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir sorundur” sonucu başlık yapılmış.