Türkiye geneli Şubat ayı yağışları son 30 yıl ortalamasına göre yüzde 42 azalma gösterirken, azalma oranı Marmara, Ege, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yüzde 50’den fazla olarak saptandı. Yağış azlığının kuraklığın ilk işareti olduğuna dikkat çeken TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu, “Su israfından kaçınmak zorundayız” uyarısı yaptı.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu, yaptığı yağış analizleriyle kuraklığa karşı önlem alınması uyarısında bulundu.
Şubat ayı yağışları, son 30 yıl ortalamasının altında kaldı!
Yapılan açıklamaya göre; Türkiye geneli Şubat ayı yağışı son 30 yıl ortalamasının altında gerçekleşti. Şubat 2024’te yağışlar son 30 yıl ortalamasına göre %42 azalma gösterdi. Bölge geneli yağışlar da tüm bölgelerde azalma gösterirken, azalma oranı Marmara, Ege, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde %50’den fazla olarak saptandı. Marmara ve Karadeniz bölgeleri son 10 yılın en düşük Şubat yağışlarını aldı.
Marmara Bölgesinde Şubat ayı yağışlarında son 30 yıl ortalamasına göre %56 azalma gerçekleşti, Ege yağışlarında normaline göre %62 azalma, Akdeniz yağışlarında normaline göre %40 azalma, İç Anadolu Yağışlarda normaline göre %57 azalma, Karadeniz bölgesi Yağışlarında normaline göre %50 azalma, Doğu Anadolu yağışlarında normaline göre %25 azalma, Güneydoğu Anadolu Yağışlarında normaline göre %13 azalma gerçekleşti.
Azalma oranı Bursa, Balıkesir, Kütahya ve Nevşehir çevrelerinde %80’lere ulaştı. İl geneli yağışlarda son 30 yıl ortalamasına göre en fazla azalma ise %75 ile Nevşehir’de meydana geldi. Ordu, Samsun, Tokat ve Gümüşhane illeri son 50 yılın, Bursa son 35 yılın en düşük Şubat ayı yağışlarını aldı.
Son 53 yılın en sıcak ikinci Şubat ayını yaşadık
2024 yılı Şubat ayı ortalama sıcaklığı, 1991-2020 yılları arası Şubat ayı ortalamasının 3.4°C üzerinde olarak ölçüldü. 2024 yılı Şubat ayı, son 53 yılın en sıcak ikinci Şubat ayı olarak kayıtlara geçti.
Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinde 2024 su yılı Ekim 2023-Şubat 2024 verilerinde yağış normallerine göre ortalama % 10 azalma görülürken, Marmara, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde ortalama yağışlarda artış görüldü. 2024 yılı kış mevsimi 2023 Aralık, 2024 Ocak, Şubat verilerinde yağışları son 30 yıl ortalamasının altında gerçekleşti, kış mevsimi yağışlarında normaline göre %7 azalma, Bölge bazında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri normalleri üzerinde iken diğer bölgeler normallerin altında yağış aldı. En fazla azalma gösteren bölge %29 ile Ege Bölgesi oldu. 2024 yılı kış mevsim yağışlarının Konya, Afyonkarahisar, Denizli, Burdur, Aydın çevreleri ile Çorum’un kuzey kesimlerinde %40’ın üzerinde azaldığı gözlendi. Marmara Bölgesi Yağışlarında mevsim normaline göre %7 azalma, Akdeniz Bölgesi yağışlarında mevsim normaline göre %18 azalma, İç Anadolu Bölgesi yağışlarında mevsim normaline göre %20 azalma, Karadeniz Bölgesi yağışlarında mevsim normaline göre %5 azalma gerçekleşti.
Yağış azlığı kuraklığın ilk işareti!
Meteorolojik ölçümler sonucunda gözlemlenen yağış azlığının kuraklığın ilk işareti olduğunu belirten TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, şunları söyledi:
“Tarımsal kuraklık, meteorolojik kuraklıktan hemen sonra oluşur. Tarım, kuraklıktan etkilenen ilk ekonomik sektördür. Yağışların akışa geçerek nehir ve göllerin su seviyeleri etkilemesi belli bir zaman alır. İçme ve kullanma su sıkıntıları ile birlikte tarımsal ve hidrolojik kuraklığın sonuçları zamanla sosyo-ekonomik problemler olarak kendini gösterir. Türkiye’de kuraklıkla mücadele bir kurumumuzun asli görevi olmalıdır. Ne yazık ki kuraklığın afet mevzuatımızda da yeri bulunmuyor. Böylece, Türkiye’nin köy, kasaba, şehir ve ülke bazında su talep ve arzları kuraklıkla mücadele planları ile zamanında dengelenemiyor ve suyun tasarruflu kullanılmasına yönelik kararlar geç kalınmadan alınıp yürürlüğe konulamıyor. Bunun sonucunda tarımsal rekoltede düşüşler, su kaynakları ve özellikle göllerin kuruması, barajların elektrik üretiminde düşüşler vb. sonuçlarla yüz yüze geliyoruz.”
Suyun fazlası sele, azı kuraklığa neden oluyor
Türkiye’de suyun fazlasının sele, azının ise kuraklığa neden olduğunu anlatan Şeker, bu afetlerle iklim değişikliği sürecinin giderek daha şiddetli ve derin bir şekilde etkilerini gösterdiğine, Türkiye’de sel ve kuraklığı önemsemenin ve zamanında önlem almanın önemine vurgu yaptı.
Dünyada iklim değişikliğinin derinleştirici etkisiyle birlikte ana gündem maddelerinden biri haline geldiğini kaydeden Şeker, “Bir sistemin su bütçesi yapılırken giren ve çıkan su miktarı hesabı yapılır ve ona göre dengede olması istenir. Kurak zamanlarda su girişi azaldığı gibi sıcak hava kaynaklı olarak da buharlaşma yüksek oluyor. Bundan dolayı öncelikle kuraklığın tespitini yapmak önlem almak zorundayız. Bu kapsamda; kuraklık takip sistemleri ve altyapıları geliştirmek ve yaygın hale getirmek, kuraklık dönemlerinin süre ve şiddetinin doğru tahmin etmek, tarım ve su kaynaklarının daha etkili bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunmak için kuraklık erken uyarılarına ve tahminlerine kuraklıktan etkilenecek sektörlerin ve halkın erişimini sağlamak mecburiyetindeyiz.” dedi.
“Kuraklıkla Mücadele Planları geliştirilmeli”
“Özellikle içme suyunu daha dikkatli tüketmeliyiz. Su israfından kaçınmak zorundayız. Büyükşehirlerde 7’den 70’e tüm vatandaşlara su kullanımı konusunda eğitim verilmeli, tüketici bilinci oluşturulmalı, aksi halde bu günleri çok ararız” diyen TÜBA Başkanı Şeker, alınması gereken önlemler için de şunları kaydetti:
“Eğitim, afetlerle mücadelenin ve afet zararlarını azaltmanın temel unsuru. Su tasarrufu ile ilgili yapılması gerekenler bol yağışlı zamanlarda da gündemdeki yerini korumalıdır. Kuraklık ve diğer afetlere hazırlık ve zarar azaltma çalışmaları eğitim ile uluslararası seviyede standart mesajlar haline getirilmeli. Bu anlamda, yapılması gerekenler konusunda sürekli olarak sektörler tarafından alınacak tedbirler, planlama ve bilinçlendirme yapılması gerekir. İçme ve sulama suyu, sınırı aşan sular, ekolojik göçler, yer altı sularının azalması, çölleşme, yok olan yaban hayatı, meralar, tarım alanları ve tarımsal üretim, azalan hidroelektrik üretimi gibi büyük problemler ile karşı karşıya olan ülkemizde, şehir ve bölge gibi değişik ölçeklerde ‘Kuraklıkla Mücadele Planları’ acilen geliştirilip, uygulamaya konulmalıdır.”
Kuraklıkla mücadelede alt yapı sistemleri hayati önem taşıyor
Çiftçiler, ev ve işyeri sahiplerinin de sel, dolu, çığ, kuraklık, don vb. hidro-meteorolojik afetlere karşı zorunlu sigorta yaptırmaya özendirilmesi ve sigorta yapılmayan hasarların vergi gelirlerinden karşılanmaması gerektiğini vurgulayan Şeker, şöyle devam etti:
“Binaların çatılarında toplanan yağmur sularının, bahçe sulama veya arıtılarak bina ihtiyacında kullanılmak üzere bahçe zemini altında bir depoda toplaması amacıyla ‘yağmur suyu toplama sistemi’ yapılması zorunluluğu uygulamasının yaygınlaştırılması, kuraklıkla mücadelede önemli bir nokta. Belli büyüklüğü aşan binalarda özellikle kentsel dönüşüm süreçlerinde yeni yapılacak veya yenilenecek sitelerde, evde tuvalet haricinde oluşan ve gri su adı verilen atık suların ayrı toplanarak basit arıtma işlemlerinden sonra yeşil alan sulaması, tuvaletlerin temizliğinde kullanılması gibi amaçlarla yeniden kazanım düzenlenmeli. Şehir su dağıtım şebekelerinde ve zirai alan sulanma iletim hatları ve dağıtım şebekelerinde su kayıp ve kaçakları önlenmeli, sulama sistemleri damlama sulama gibi suyun etkin kullanıldığı metotlara dönüştürülmeli.
Küresel iklim değişikliğinin etkisiyle yağışların karakteri farklılaşıyor, dolayısıyla sık sık sel ve taşkınlar yaşanıyor. Yağmur suyu ve sel suyu uzaklaştırma tesislerinin boyutlandırılmasında esas alınan yağmur özellikleri değişen şartlara göre güncellenmeli. Su ayak izi kavramı kullanılarak su kaynakları kısıtlı olan bölgelerde çok su tüketen tarımsal ve endüstriyel ürünlerin üretilip başka bölgelere satılması su açığını artıracağından çok su tüketen ürünlerin suyu sınırlı olan bölgelerde üretimi kısıtlanmalı.”