Hırvatistan’daki ilk günlerimizde hayatın her metrekaresinde köpek bolluğu dikkatimi çekmişti. Tramvaydan restorana, her yerde irili ufaklı envai cinsten, bakımlı köpekler. Sahiplerinin en çok “Doçi, doçi” diye bağırmalarına takıldım. En yaygın köpek ismi galibe Doçi idi. Bir Hırvata bu gözlemimi aktarınca bastı kahkahayı: “Doçi Hırvatça ‘Buraya gel’ demek!”
Sonradan öğrendik ki Hırvatistan’da evcil hayvan sahibi olanların oranı yüzde 60’ı aşıyor. Çoğu köpek. Biz de topluma uyum sağladık, bir can dostu edindik, aileyi genişlettik.
Taşra için bir şey söylemek zor ama Zagreb’de etrafta sahipsiz köpek görmek imkansız. Bir kafe ya da restoran gittiğinizde genellikle sorgusuz sualsiz su kabı konuyor önlerine. Herhalde bu şehirde kafe ve güzellik salonundan sonra en fazla ‘pet shop’ var. Parkta, sokakta köpek pisliğine bastığınız olmuyor mu; oluyor. Ama ‘büyük fotoğrafa’ bakınca insan-hayvan ilişkileri genelde son derece medeni.
Türkiye’de son dönemde yoğunlaşan tatsız haberlerle evcil hayvanların akibetini takip etmeye çalışırken, yaz tatilinden dönerken otobanda köpeklerini terk edip giden vicdansızların haberlerine denk gelirdim. Yaz tatili başında ‘karne ödülü’ olarak çocuğuna yavru köpek alıp, şehre dönerken ‘hevesini aldıkları’ hayvanları sokağa atan yaratıklar…
Burada bu hafta medyaya yansıyan bir haber tam da bu mevzuda gündem oldu: Hırvatistan’da artık evcil hayvanlarını terk edenlere de hapis cezası verilecek. Malum, Türkiye dahil birçok ülkede evcil hayvanını sokağa, kaderine terk etmek ‘para cezası’ ile geçiştiriliyor…
Ceza kanununda yapılan değişiklikler bu hafta yürürlüğe girdi. Sebepsiz terkin cezası bir yıl hapis. Terk hayvanın ölümüne yol açarsa veya birden fazla hayvan terk edilirse hapis cezası iki yıla kadar çıkacak.