Uzun yıllar önce biriyle röportaj yapmıştım. Ama ek bilgiler gerekiyordu ve bu bilgileri istemek için asistanını aradım. Elektronik posta adresimi verdim, bilgilerin gelmesini bekliyorum. Gönderecekleri tarihte elime hiçbir şey ulaşmayınca tekrar aradım. Asistan gönderdiğini söylüyor ama bana gelen bir şey yok. Adresi teyit edelim dedik. Asistan “serpilkurtaz@…” diye devam ediyor. “Z değil, y olacak.” falan diyorum ama kadın, benim ısrarla “y” değil, “z” dediğimi söylüyor. Nasıl kendi soyadımı yanlış kodlayabilirim ki? Üzerine bir de “Hatta Zonguldak’ın Zo’su dediniz” demez mi? İnanın ne diyeceğimi bilemedim ve ikimiz de gülmeye başladık.
Eskiler biliyordur ama bilmeyenler için kendi soyadımı şaşırtacak kadar bir döneme damgasını vuran Zonguldak’ın Zo’su olayını anlatayım: Şimdiki gibi bir sürü kanalın, bir sürü dizinin, bir sürü programın olmadığı yıllar… Mehmet Ali Erbil’in Çarkıfelek’i de o zamanlar pek popüler. Yarışmacılar, bir çarkı çeviriyor, bir harf söylüyor, söylediği harf sorulan kelimede çıkarsa çarktaki puanı kazanıyor. Günlerden bir gün Ajda Pekkan, programa katılıyor. Çarkı çeviriyor ve harf tahmininde bulunuyor: “Zonguldak’ın Zo’su.” İşte nasıl olduysa bir gün içime Ajda Pekkan kaçıyor ve kendi soyadımı bile yanlış söylüyorum. Hâlâ o telefon konuşmasını hatırladıkça sinirim bozuluyor.