Yine fiyatlar endekslerin peşi sıra gidecek. Yine benim çenem, yine boş sözlerle, hicranını yalnız başına çekecek, hüsranını yalnız başına çekecek… Şekip Ayhan Özışık’ın nihavent şarkısından mülhem bu satırlarla yazıma başlayayım dedim. Zira yine enflasyon günü geldi ve sonuçları tartışıp duracağız.
Bildiğim şudur; sebepleri sorgulamazsan, sonuçlarla boğuşursun. Tıpkı her ayın 3’ünde enflasyon rakamlarını tartışıp durduğumuz gibi… Tartışmalarda sözü asla sebeplere getiremiyor, domates, biber patlıcanın fiyatı üzerinden çene çalıyor, laf çeviriyor, hayali enflasyon canavarına söylenip duruyoruz.
SENİN İNANMAN YETMEZ, BENİ DE İNANDIRMALISIN
Enflasyon, ekonomideki tüm kötülükleri anası… Bu bile bir sonuç hükmü… Enflasyonla mücadeleyi dillendirenlerin kaçırdığı 2 şey var;
1- yönetim olarak senin düşüreceğine dair inanman yetmiyor, beni de buna inandırmalısın,
2-güvenilmez kurumları savunursan, kaybedersin. Önce güveni var etmelisin.
TÜİK, ateşi ölçen bir termometre sadece. Yakın geçmiş pratiğimizden öğrendik ki ateşi düşüremeyen doktor, dereceyle oynarmış. Varsın oynasın hatta gerçek rakamı göstersin… Gereklidir ama yetmez. Bize enflasyon üreten yapılara dair mücadele için, bulanık olmayan veri desteği sağlasın, yeter.