Engin bir denizin hafif dalgalı sularında kıvrıla kıvrıla, ine çıka yol almak gibi İtalya’nın Toskana vadisini dolaşmak.
Engin bir denizin hafif dalgalı sularında kıvrıla kıvrıla, ine çıka yol almak gibi İtalya’nın Toskana vadisini dolaşmak. Birkaç yüz metreyi geçmeyen tepelerden oluşan Toskana coğrafyası boyunca, gözün alabildiğince uzanan zeytin ağaçları ve üzüm bağları, buranın şarap ve zeytinyağı memleketi olduğunu hatırlatıyor.
Tepelerin üzerinde tarihi bir kale, bir katedral ya da bir şato etrafında yan yana ya da yuvarlak düzende sıralanmış asırlık binalar, evler… Kimisi bir köy, kimisi bir kasaba büyüklüğünde tarihi yerleşkeler.
Merkeze yerleştirilmiş bir belediye binası, bir katedral, önündeki açık alana dizilmiş kafeler, minik dükkanlar, bazen bir müze, saray, bir lokanta, fırın ya da şarküteri sizin keşfinizi bekliyor. Bu mimari düzen ve şehir planı yüzyıllardır bozulmadan devam ettirilmiş.
Hepsi Avrupa’nın aydınlanma çağı olarak kabul edilen Rönesans döneminden geçmiş şehir devletleri. Tüm Toskana bu anlamda açık hava müzesi gibi. Biraz dikkatli bakanlar, aralardaki buğday başaklarını, elma, armut gibi meyve ağaçlarını, sakince otlayan kuzu, keçi ve inekleri görebilir. Toskana’da “agro” yani tarımsal turizm çok gelişmiş.Kırsal hayata ilgileri git gide artan şehirliler ya da turistler, Toskana bölgesinde tarım, doğa merkezli geziler yapıyorlar. Kendin üret, kendin topla, kendin pişir, kendin tüket modeli çok yaygınlaşmış.
Türkiye’de de Bilecik’te eko turizm modelini köyüne uygulayan Bedriye Berber Engin, yüzlerce turisti köyüne çekmeyi ve ekonomik kazanç elde etmeyi başardı. Bu yüzden “Toprağın Kadınları” büyük ödülünü alarak kadınlar için şahane bir rol model oldu.
KÜLTÜREL YEMEKLERİNİ TÜKETİYORLAR
Toskana’da yüzyıllardır tarım ve hayvancılık faaliyetleri aynı düzende, korunarak ve desteklenerek devam ediyor.
Endüstri tesislerinin kurulmasına izin vermeyerek toprağı, havayı ve suyu temiz tutmakla ilgili birçok düzenleme yapmışlar. Ünlü fıstık çamları, servi, limon, portakal, zeytin ağaçları, üzüm bağları, aralara serpiştirilmiş zakkumlarıyla doğasına hayran olunacak bir yer. Domates, biber, patlıcan, ıspanak, kereviz, soğan, armut, incir gibi sebze ve meyvelerin yanı sıra dünyaca ünlü peynir üretimleri de var.
Pecorino Romano peynirinin merkezi durumundalar ve peynir çiftlikleri de turizme açılmış.Dünyanın dört bir tarafından gelen turistler, tarihi ve kültürel değerleri keşfetmenin yanı sıra doğal, geleneksel ve pek lezzetli yemekler yiyebileceklerini de biliyorlar. Gelato dedikleri ünlü dondurmalarını genelde keçi sütüyle yapıyorlar. Kesince içinden süt fışkıran ve çok popüler olan Burrata peyniri için geleneksel manda yetiştiriciliğini devam ettiriyorlar. Krem peynir kıvamlı Ricotta ve Maskarpone ise genellikle tatlı yapımında kullanılıyor. Restoran mönülerine, Ribolita adındaki geleneksel çorbalarını mutlaka ekliyorlar. Porketta dedikleri, atalarından kalan metotla uzunca fırında
pişirdikleri eti dilimleyip ekmek arası sandviç yapmaya bayılıyorlar.
Bademli ve hafif şekerli Cantucci ve zeytinyağlı rezeneli Taralli kurabiyeleri turistler tarafından çok rağbet görüyor.Elle kesilip kurutulmuş yöresel Picci makarnalarını ise çeşitli soslarla servis ediyorlar. UNESCO koruma listesinde bulunan ve kültür mirası olarak konumlandırılan Toskana coğrafyası yüzyıllardır bozulmayan, tarihi, eko sistemi, geleneksel tarım ve hayvancılığıyla tüm dünyada örnek gösteriliyor.