Türk Dil Kurumu sözlüğü, “enformasyon” sözcüğünün dilimizdeki karşılıklarını, “ danışma, tanıtma; haber alma ve haber verme” şeklinde belirler. Bu yazıda “malumat” kavramını da “bilgiye dönüşmemiş farkındalık, haber alma, haber verme, danışma” anlamında kullanıyoruz. Malumat, bilgi, anlama ve anlamlandırma kavramlarının farklı içerikleri olmasına rağmen, günlük dilde aynı şeylermiş gibi sunulabiliyor. Malumat sahibi olmak ile bilgi sahibi olma arasındaki farkı “yapabilme” eylemi belirler: Malumat bilginin hammaddesidir: Malumatımız olan birçok konuyu uygulayamaz, hayata taşıyamayız. Bilgi sahibi isek, bilginin gereğini yapar; karşımıza çıkan sorunun çözümünde kullanabiliriz.
Bu yazının merkez düşüncesini şöyle özetleyebiliriz: iş dünyasında malumat malumat-odaklı karar verme süreçleri üretkenliği ve verimliliği düşük sonuçlar yaratıyor.
Topluluklar yaşadıkları sorunları aşmada “kurtarıcı” arayışı peşindeyse, henüz “toplum” olma aşamasına geçmemiştir. Topluluktan toplum aşamasına geçilememiş olmanın tipik göstergeleri vardır: Topluluklarda, karizmatik bir liderden sihirli çözümler beklenir. Bir “baba” arayışı yaygındır. Topluluğun bir kesiminde “cehalet konforu yaşamak” için bir şeyh, seyit, kutub, hoca efendi, beyin takımına 9sorgusuz sığınma, aklı emanet etme eğilimi güçlüdür. İyice sorgulamadan geçmişte yaşanmış bir olayı ya olguyu “altın çağ” idealizmiyle süsleyerek kitleleri belli bir hedefe yönlendirme kolaycılığı sağlıklı bir gelişmenin önüne engeller koyar. “Gelenek taassubu” gelişme ufkunu daraltıcı işlevler görür.
Topluluktan toplum olmaya geçmek
Toplum olma, hiç görmediğimiz, bilmediğimiz, görme ve tanıma olasılığımızın çok düşük olan başka insanlar için “en iyiyi” üretme bilincinde olmadır. İtalya’ da tanınmış bir markayı satın alan firmanın 30 yıllık deneyimi olan yöneticisine sorduk: Bizim ülkemizdeki işletme içi etkileşim ile İtalya’daki etkileşim arasında ne gibi farklar gözlediniz?
Yönetici masanın üzerinde duran bir parçayı kaldırdı; “Diyelim ki bu parça test edilirken içerisinde hata sınırları içinde boyu bir santimetreyi bile bulmayan küçük bir kılcal çatlak tespit edildi. Hiç kimsenin talimatı olmadan, ilgili herkes anında sorgulama masasının çevresinde toplanıyor; o çatlağın neden kaynaklanabileceğini sorguluyor; karar alıyor, ilgili olanlar görevlendiriliyor; sapmayı düzeltmek için öngörüler yapılıyor, önlemler alınıyor; uygulamaya geçiliyor ve en iyiyi üretme düzeyini yakalamak için herkes sorumluluk hissediyor ve gereğini yerine getiriyor” dedi.
Sonra içinden gelen acıyı hissettiren titrek sesiyle ekliyor: ”Biz bu noktadan uzaktayız.”
Dışardan sistemli gözlem yapan biri olarak yöneticinin saptamasına “aşırı değerlendirme” diyemedim. Bir işyerinin hangi kademesinde bulunursa bulunsun, herhangi bir çalışan “Boş ver, bir şey olmaz, yutturturuz abi…” diyorsa, orada topluluk aşamasından toplum olma aşamasına geçilemediğini söyleyebiliriz. Orada insanların işiyle ilgili malumatları vardır; ama bilgileri ve bilinçleri yeterli değildir.
Kenevir yatırımı mı yapacaksınız?
Gelin “malumat mahkûmu” olmanın somut bir örneği üzerinde duralım: Son birkaç yıldır kenevir işleyerek büyük paralar kazanma arayışında olan çok insana rastlıyoruz. İçlerinden bazıları ne düşündüğümüzü de soruyor. Kenevirin bir “fırsat alanı” olabileceğini, ama bu alandaki belirsizlikleri azaltarak, risk alanlarını belirlemek için bazı ön-çalışmaların yapılması gerektiğini anlatıyoruz. Bir dizi sorunun yanıtını aramalarını öneriyoruz: