Rıza Türmen: Akbelen neden önemli?

Sorunun ekonomik ve ekolojik yönü yanında hukuk, demokrasi, insan hakları yönleri var. Her şeyden önce Anayasa 169. madde hiçbir yoruma yer bırakmayacak kadar açık. Bu madde şöyle der: “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez”

Akbelen’in İkizköyü’ndeki yüz yıllık ağaçlardan oluşan orman 10 günde yok edildi. Yeni bir haftaya başladığımızda İkizköy’de tek bir ağaç kalmamıştı.

Akbelen’e gidince Türkiye’yi yöneten rejimin çıplak yüzünü görüyorsunuz. Bir yanda özel bir şirketin çıkarlarını koruyan kolluk kuvvetleri, öbür yanda halk- köylüler, çevreciler. Kolluk kuvvetlerinde görevli jandarmalar, polisler halka karşı bir özel şirketin çıkarlarını koruduklarının ne denli farkındalar? Farkında olsalar belki böyle orantısız güç kullanmakta duraksama gösterirlerdi. İkide bir yüzüne gaz sıkıldığı için fenalaşan, gözleri görmeyen, hastaneye kaldırılan protestocuları izlemezdik. Barışçı bir protesto hareketi nedeniyle gözaltına alınanlar da olmazdı. Direnişçilere karşı orantısız güç kullanılmasının nedeni korkutmak, yıldırmak, direnişin yayılmasını ve bütün ülkeyi kapsayan bir toplumsal harekete dönüşünü önlemek.

Buna karşılık direnişçiler arasında büyük bir dayanışma göze çarpıyor. Ağaçlar kesilmesin diye yıllardır ormanda kamp yapan, oradaki çadırlarda yatıp kalkan direnişçiler var. Bir paylaşma, bir kardeşlik kültürü doğmuş. Herkes simidinin yarısını yanındakine uzatıyor. TOMA’nın sıktığı sudan gömleği ıslanana hemen biri kuru gömleğini veriyor. Gaz yiyip kötüleşen kişiye herkes yardım ediyor. Köylülerle çevreciler arasında bir yurttaşlık cemaati oluşmuş. Özel çıkarların ötesine geçip ortak çıkarlar çevresinde birleşilmiş. Zaten direnişe katılanlar bir siyasal cemaat anlayışıyla birleşemezse, hedeflenen amaçlar arasında bağlantı kurulmazsa etkili bir direniş da ortaya konamaz.

Yüzyıllık ağaçlar teker teker gürültüyle düşüp kaybolurken sadece çevreye zarar verilmiyor, bölgenin ekolojik dengesi bozulmuyor, aynı zamanda orada yaşayan insanların yaşamlarında onarılmaz yaralar açılıyor. Siyasal iktidarın ve onun izniyle ağaçları kesen şirketin görmediği ya da görmek istemediği temel husus şu: Burada insanlar yaşıyor. Bu insanların doğa ile iç içe bir yaşam ilişkisi var. Bu orman, bu zeytinlikler, bu toprak hem onların geçim kaynağı, hem de yaşamlarının ayrılmaz bir parçası. Ağaç kesilmesin diye ağaca sarılan 88 yaşındaki Zehra Teyze sadece ağacı korumayı amaçlamıyor. Aynı zamanda kendi yaşamını korumaya çalışıyor. Katledilen doğa orada yaşayan insanların kimliğini oluşturuyor. Zehra Teyze bu doğa içinde, bu doğa ile birlikte var. Ağaçlar, zeytinlikler acımasızca yok edilirken gerçekte insanların kimliklerine saldırılıyor. İnsanlar yaşam alanlarından koparılıyor. Akbelen’de sadece bir doğa katliamı yaşanmıyor. Aynı zamanda bir insan katliamı yaşanıyor. Bu insancıl gerçekleri anlamayan siyasal iktidar, anladığı tek şey olan kaba kuvveti direnişi kırmak için hoyratça kullanıyor.

Ve bütün bunlar ne için? Bir özel şirket iki buçuk yıllık bir linyit kömürü rezervini işletebilsin diye. Türkiye’nin enerji gereksiniminin yüzde ikisini bile karşılamayacak olan, çevreye verdiği zarar nedeniyle dünyada üretimi gerileyen hatta birçok yerde tamamen durdurulan linyit kömürünün yok edilen ormanlık alanlardan çıkarabilmesi için. Türkiye’de insan ve doğa iki buçuk yıllık, çevreye zararlı linyit kömürü rezervinden daha az değerli.

Sorunun ekonomik ve ekolojik yönü yanında hukuk, demokrasi, insan hakları yönleri var. Her şeyden önce Anayasa 169. madde hiçbir yoruma yer bırakmayacak kadar açık. Bu madde şöyle der: “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.” Anayasa’nın bu denli açık hükmüne karşın Akbelen’de olup bitenler akla bazı sorular getiriyor. Siyasal iktidar Anayasa ile bağlı değil mi? Siyasal iktidarın yapıp yapamayacaklarının sınırlarını Anayasa çizmez mi? Yoksa Akbelen’de koskoca bir ormanın ortadan kaldırılması “ormanlara zarar veren faaliyet” olarak görülmüyor mu? Siyasal iktidardan vazgeçtik, Türkiye’de bir de yargı var. İdare Mahkemesi’nin neden yürütmeyi durdurma kararı vermediği açıklamaya muhtaç. Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için giderilmesi olanaksız bir zarar bulunması gecikiyor. Ağaçların kesilmesi, koca bir ormanın ortadan kaldırılması giderilmesi olanaksız bir zarar değil mi? Davayı açanlar kazanır da, şirkete verilen ruhsat iptal edilirse, zarar nasıl giderilecek?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Ziraat Bankası Tarım Ekosistemi Buluşması 2024

https://www.youtube.com/live/kgCGmjLuZT8?feature=shared  

Gazi Kutlu: Türk tarımının geleceği açısından karamsar veriler: Çiftçi yaşlanıyor ve üretimi de ancak borç alarak yapabiliyor

Kredi Kayıt Bürosu’nun 5 yıldır aralıksız sürdürdüğü “Tarımsal Görünüm...

Çiftçilere 72 milyon 554 bin lira tarımsal destekleme ödemesi yapılacak

Tarım ve Orman Bakanlığı, 72 milyon 554 bin liralık...

Erdoğan duyurdu: Çiftçi ve üretici kredilerinde limitler artırıldı

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Küçük ekipman kredisi 250...