Son günlerde en popüler konulardan biri gıda enflasyonu. Hemen her konuda olduğu gibi, bu konuda da konunun uzmanı olmayan pek çok kişi ahkâm kesmeye başladı. Oysa ki; üretmeyen ya da yeterince üretemeyen ekonomiler her alanda enflasyonu yaşamaya mahkûmdur.
“Tarımsal üretim” ifadesi sadece bitkisel üretim değil, bitkisel ve hayvansal üretimi kapsar. Bitkisel üretimin insani gıdalar kısmını aldıktan sonra kalan kısmı, hayvansal üretimin gıdası olarak kullanılmaktadır. Yani bitkisel üretiminiz ne kadar yeterliyse hayvansal üretim için kullanılacak gıdanız da o kadar yeterli olur.
Türkiye gerçeğine bakalım: 38 milyon hektar tarım alanına sahip ülkemiz bu varlığıyla nüfusunun 4-5 katını besleyecek tarımsal alanına sahip demektir. Bu tarımsal alana baktığımızda 14 milyon hektar çayır ve mera, 20 milyon hektar net tarım alanı ve 4 milyon hektar da bağ, çeşitli meyveler ve zeytin alanı olarak görülmektedir.
Türkiye dünyanın önemli meyve üreticilerinden ve ihtiyacından fazlasını üreten bir ülke olduğu için onu bir kenara bırakıyoruz. Asıl anlatmamız gereken 20 milyon hektarlık alan. Bu alanın 7,5 milyon hektarını sulanabilir alan, geri kalan 12,5 milyon hektarını ise kuru tarım yapılan alan olarak görmekteyiz. Temel problem bu 20 milyon hektarlık alanın planlanarak kullanılamamasından kaynaklanmaktadır. Konuşulan gıda enflasyonu pahalı kırmızı ve beyaz et, pahalı sebze ve meyve. Bazılarınızı şaşırtacak olsa da; bunun sebeplerinden biri yeterince pamuk ve yağlı tohum üretemiyor olmamız. Örneğin, Türkiye 4 milyon ton pamuk üretmediği için 1,2 milyar dolarlık palmyağı ve türevi ithal ediyor. Eğer 4 milyon ton pamuk üretebilseydi yaklaşık 1,5 milyon ton büyük baş hayvan yemi çıktısı olacaktı. Ayrıca elimizden kayıp giden tekstil endüstrisini de elde tutmaya devam edecektik. 4 milyon ton pamuk üretemediğimiz için sadece palm ithalatı ve yağlı tohum türevi ithalatı için 2 milyar dolarlık bedel ödemek durumunda kalıyoruz çünkü pamuk yağı palm yağının ikamesidir. Ayrıca ülkemiz ayçiçek, kanola vb. yağlı tohum türevleri için de yaklaşık 6 milyar dolarlık ithalat yaparak hem ülkemizin yenilebilir yağ ihtiyacını karşılamaya çalışıyor hem de sahip olduğu hayvan varlığını ithal girdiyle doyurma çabasını sürdürüyor. Kısaca Türkiye’nin 6 milyon ton yağlı tohum üretebiliyor olması lazım ki ülkenin 2,5 milyon ton olan sıvı yağ ihtiyacını karşılayabilsin. Üretmeyip ithal ettiğimiz için ithal edilen ürünlerle elde edilen mamuller doğal olarak pahalı oluyor ya da gıda enflasyonu kanalıyla gündelik hayatımıza yansıyor.