Geçtiğimiz günlerde, İzmir’de Sunel Tütün ve Oryantal Tütün’ün ardından T.T.L. Tütün’de çalışan işçiler de greve çıktı. Toplamda 3 fabrikada bin 700 işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanmasının ardından taleplerini kabul ettirene kadar grevi sürdüreceklerini açıkladı.
Tütün işçileri, enflasyonun üstüne sadece yüzde 2-4 refah payı eklenmesi önerisini reddederek daha yaşanabilir bir ücret talep ediyor. Öte yandan grev sadece bir ücret talebi değil aynı zamanda işçi dayanışmasının güçlenmesi mücadelesi olarak ifade buluyor. Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak şöyle diyor: “Öyle görünüyor ki bu sektörde işletme sahipleri bir araya gelmiş. Eğer onlar buluştuysa, biz daha büyük meydanlarda, daha büyük kitlelerle buluşuruz”
Bu grev, tütünün bölgedeki binlerce ailenin geçimini doğrudan etkileyen bir hayatta kalma mücadelesi haline gelmiş olduğunu hatırlatma fırsatı sunuyor. Tütünde, işçiler gibi, tütünü üretenler, çiftçiler de üretimin devamlılığı için vazgeçilmez ancak karar alma mekanizmalarının bütünüyle dışında bırakılmış durumdalar.
Zira tütün üretimi, çiftçilerin giderek şirketlerin belirlediği koşullara mahkum olduğu bir sisteme dönüştü. TEKEL’in özelleştirilmesiyle başlayan süreç, üreticileri sözleşmeli üretim dışında bir seçeneğin kalmadığı, firmaların ise her yıl daha fazla söz hakkı kazandığı bir yapıya itti.
∗∗∗
Avans ödemelerinin geciktirilmesi ya da tamamen kesilmesi tehdidinin dillendirildiği bugünlerde şirketler adeta üreticileri kendilerine “yük” olarak görmeye başladı. Üreticilerin üretim sürecinden nasıl dışlandığını ve şirketlerin pazardaki mutlak hakimiyetini nasıl pekiştirdiğini gösteren bu tehdide karşı görüştüğüm Avgan’lı bir üretici ‘sezon sonunda kıyım bekliyor’ derken, bir diğeri ‘63 yaşındayım, her türlü kötülüğü gördük’ diyerek tütün üretiminin yıllardır nasıl bir mücadele alanı haline geldiğini özetliyor.