Mart’ın ilk günlerinde Brüksel’de La Via Campesina Avrupa Koordinasyonu (ECVC) ev sahipliğinde, uluslararası çiftçiler ve araştırmacıların katılımıyla bir konferans gerçekleştirildi. Konferansın amacı Avrupa’da küçük çiftçilerin yaşadığı yapısal sorunları ve agroekolojik geçişin yol haritasını tartışmaya açmaktı.
Bu çerçevede AB’nin piyasa düzenlemeleri, Ortak Tarım Politikası (CAP) reformları, toprağa erişim, adil fiyatlandırma ve nesil yenilenmesi gibi kritik konular masaya yatırıldı. Konferans sadece sorunları tespit etmedi. Aynı zamanda AB’nin mevcut tarım politikalarının geleceğini şekillendirme iddiasıyla da kurgulandığı söylenebilir.
Konferansa ben ve İlkay Öz, Türkiyedeki mevcut gıda krizinin tarım gıda alanında IMF-DTÖ-DB dayatmalarıyla bağlantısını ve agroekolojik geçişin gerekliliğini ele alan bir bildiriyle katıldık. Çalışmamızda, Türkiye’de küçük çiftçilerin karşı karşıya olduğu krizleri, neoliberal politikaların kırsal-tarımsal alan üzerindeki etkilerini ve agroekolojiye geçişin nasıl gerçekleşebileceğini ele aldık.
Çalışmamızın temelini, Çiftçiler-Sendikası üyesi çiftçilerle gerçekleştirdiğimiz yuvarlak masa görüşmesi oluşturdu. Bu görüşmelerde, çiftçilerin mevcut kriz karşısındaki stratejilerini ve agroekolojik üretime geçiş konusundaki değerlendirmelerini dinledik. Temel sorumuz şuydu: Türkiye’de gıda egemenliği ve agroekolojik üretime geçiş nasıl mümkün kılınabilir?
∗∗∗
Bu soru bizi, Türkiye’de tarımsal dönüşümün kökenlerine götürdü. Küresel tarım-gıda sisteminin içinde Türkiye, 1980 sonrası uygulanan IMF ve Dünya Bankası politikalarıyla küçük çiftçileri tasfiye eden bir sürecin içine sürüklendi. Tarımsal desteklerin azalması, çiftçi kuruluşlarının işlevsizleştirilmesi, özelleştirmeler ve uluslararası tarım piyasasına entegrasyon, küçük çiftçi ve köylü üretimine dayanan tarımsal üretimi bütünüyle şirketlere bıraktı.