Çocukların beslenme sorununu çocuk yoksulluğu ve ihtiyaç sahibi hanelerin sosyo-ekonomik açıdan güçlendirilmesi perspektifinden ele alan bir siyasi iradeye gerçek anlamda ihtiyaç var. O beslenme çantası da, o mide de artık dolmalı. Bize yakışanı budur. Çünkü şairin de dediği gibi, “yaşamak şakaya gelmez”, çocukların sağlığı da…
Takvim yaprakları 23 Nisan’ı gösteriyor.
Bugün yine çocuklara “geleceğimiz” ve “yarınlarımız” etiketi yapıştırılarak onlara bir ülkenin yarınının sorumluluğunu taşıma görevi yüklenecek ve bugünkü iyi olma halinin bileşenleri ötelenmiş olacak.
Yine bir günlüğüne devlet büyüklerinin makam koltuklarına oturtulacaklar.
Yine bir günlüğüne çocukluğa dair türlü türlü istatistikler yayınlanacak.
Yine bir günlüğüne açlıktan yoksulluğa, işçilikten adaletsizliğe, istismardan ihmale çocukların yaşadığı sorunlar “klik alma” yarışına kurban edilerek magazinleştirilecek. Unutulma hakları hiçe sayılarak fotoğraf ve videoları flulaştırılmaksızın boy boy ekranları “süsleyecek”.
Yine bir günlüğüne deprem bölgesinde kaybolan, kimsesiz mezarlığına isimsiz halde gömülen, çadırlarda şiddete uğrayan, erken yaşta zorla evliliğe maruz bırakılan, eğitim hakkı ellerinden alınan çocuklar konuşulacak – ama kronometrenin süresi dolmadan sessiz sedasız başka gündeme geçme telaşı içerisinde…
Yine bir günlüğüne çocukların sorunlarının tıkıştırıldığı Pandora’nın Kutusu kenardan açılarak derhal kapatılacak – “seçim öncesi ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey” denecek içten içe…
Ne de olsa, Demirel’in o meşhur sözü ülkenin her bir sorunu için uygulanabilir nitelikte: “Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz.”
Oysa “derin yoksulluk” gibi bir gerçeklik var ve inkâr edilemez. Oysa şairin de dediği gibi “gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor”. Oysa “mutfak” gibi bir gerçekliğimiz var.
Portekiz’in ünlü yazarlarından José Saramago, çocukluğundan anıları derlediği Küçük Anılar (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2018) adlı kitabında, “mutfak bizim bütün dünyamızdı” der. Mutfak gerçekten de bizim dünyamız oldu. Binlerce, yüz binlerce çocuk için de çaresizliklerinin dünyası…
TÜİK verilerine göre, ülkede 6 aylık ve üstü çocukların yüzde 62’si ekmek veya makarnayı her gün tüketirken sadece yüzde 12’si et, tavuk veya balık yiyebiliyor. Çocukların sadece yarısı her gün meyve, sadece üçte biri her gün sebze tüketebiliyor. Yeterli ve dengeli beslenemeyen, temel gıdalara erişemeyen çocukların ne fiziksel ne zihinsel ne de ruhsal gelişimi, gelişmiş toplumlardaki yaşıtlarına denk düşebiliyor. Beslenme bozuklukları, gelişim gerilikleri, bodurluk ve obezite ortaya çıkıyor.