Kavel Alpaslan: Kent lokantalarını neden Sovyetlere borçluyuz?

Sovyet yönetimi, emekçi mahallelerin merkezlerinde bir kamu kantini ağı oluşturur. Devrimden henüz bir yıl sonra Petrograd’da 45 bini aşkın kişiye hizmet veren 189 kamu kantini vardır. Bu rakam 1918 sonlarında katlanarak artacaktır. Kantinlerin yetersizliği ile birlikte makineleşmiş, merkezi bir mutfak fikri nihayet 1925 yılında Ivanovo’da ilk kez açılan ‘fabrika-mutfak’ ile vücut bulur.

Bugün uygun fiyata yemek veren belediye lokantaları bir ‘lütuf’ gibi sunuluyor. Büyük sermaye sahipleri her geçen gün daha fazla yoksul azınlığın sırtından beslenirken, ezici çoğunluğun karnına uygun fiyata sıcak bir şeyler girebiliyor oluşu kimilerine ‘şaşırtıcı’ ve ‘yenilikçi’ geliyor.

Fakat asıl şaşırtıcı olan, halkın uygun, sağlıklı ve kolektif olarak beslenmesini amaçlayan kamusal yemekhane fikrini şu ya da bu belediyeye değil; Ekim Devrimi’ne borçlu oluşumuz! Öyle ki Sovyetler Birliği, bugün rastladığımız ‘kent lokantası’ konseptinin fersah fersah ötesine geçen bir mutfak modelini 1920’lerden itibaren başarılı bir şekilde uygular. Yüzlerce çalışanı ve makineleşmiş mutfağıyla ‘fabrika-mutfak’ ismi verilen bu devasa yerleşkelerin işlevleri sadece yemek vermekten ibaret değildir; spor salonlarından aktivite alanlarına, okuma odalarından müzik salonlarına… yeni bir hayatın ‘üretildiği’ bir yerlerdir.

Gelin kent lokantalarını ‘dâhiyane’ ve ‘özgün’ bir fikir olarak görmeden önce, hep birlikte geçmişe yolculuk edip fabrika mutfakları gezelim. Zira yapacağımız bu yolculukla birlikte, aradan geçen yüz yıla rağmen fabrika mutfakların bugüne kıyasla çok daha engin bir ufka sahip olduğunu görebiliriz.

EVDEKİ KÖLELİĞE KARŞI

Ekim Devrimi gibi dünya tarihine balyoz gibi düşen bir olay, şüphesiz hem Sovyetler Birliği’nde hem de dünyada pek çok şeyi kökünden değiştirir. Üretim araçlarının kolektif mülkiyeti, sadece ekonomik alanda yapılan bazı değişiklikleri ifade etmez; aynı zamanda toplumsal yaşamın her alanını etkisi altına alan devrimci bir süreç söz konusudur.

Proletarya iktidarını kurma yolunda atılan adımlar görkemlidir, ancak bunlardan bazıları görkemini farklı şekilde gösterir. İlk bakışta ‘görkemden eser yok’ gibi görünen, hayatın gündelik ve sıradan alanları devrimci dönüşümün en büyük mevzileridir. Öyle ya, devasa bir inşa sürecinin yapıtları nasıl olur da bizim mutfaktaki küçük hayatlarımızdan başlar?

Oysa devrimden sonra her şey, kimilerine ‘küçük’ görünen oysa yaşamın bizzat kendisi olan bu alanlarla başlar. Bu yüzden kadın kurtuluş mücadelesinin öncülüğünde ev ve mutfak köleliğine karşı çıkış, sosyalist inşa süreciyle buluşur. Kadınların üretim sürecinden ve toplumsal yaşamdan soyutlandığı ataerkil düzene karşı mücadele çeşitli mevzilerde sürer. Ev işlerini kamusallaştırma sürecinin bir ayağı da mutfaktır. 1920’lerin Sovyetlerinde sıkça işitilen “Tencere ve tavalardan kurtulun!” ve “Mutfağa son! Bu küçük hapishaneyi yok edeceğiz! Milyonlarca kadını ev hizmetçiliğinden kurtaracağız” gibi sloganlar dönemin Sovyet kadınları için son derece akılda kalıcıdır.

Fabrika Mutfak

 

BİR ‘FABRİKA’ OLARAK MUTFAK

İşte… Hem bu mücadelenin itkisiyle, hem ‘yeni Sovyet insanının ve yeni toplumsal yaşamın inşası’ süreciyle, hem de kolektif mülkiyet ile yoğun sanayileşme dönemi ile birlikte ‘fabrika mutfakları’ karşımıza çıkıyor. Bu noktada daha düz bir mantıkla ilerleyen kimileri şöyle düşünecektir “Evdeki mutfağı lanetledikten sonra fabrika mutfağını bir ‘ilerleme’ olarak görmek ne kadar doğru?”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Kredi kartlarını yine marketlerde boşalttık

BKM verilerine göre, geçen yıl şubatta kredi kartıyla yapılan...

Operasyon zammı kapıda

Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ekonomiye ilk yansıması akaryakıtta görülecek....

Çarşı, pazar ramazanda boş kaldı

Ankara’nın hareketli çarşılarından Samanpazarı, bayrama sayılı günler kala hiç...

Adana Çiftçiler Birliğinden süt fiyatları ile ilgili flaş açıklama! Ette yeni krizlere zemin hazırlanıyor!

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, Ulusal Süt Konseyi'nin...