Bu yıl zamlar Ramazan’dan önce etiketlerdeydi. Gıda fiyatları son iki ayda yüzde 7.2 arttı. Et ve süt ürünlerine bakliyat ve unlu mamuller de eklenince iftar sofraları iyice pahalandı. Yılbaşındaki maaş zammı mutfaktaki yangında kül oldu.
Ramazan mı “RamaZam” mı? TÜİK’in şubat ayına ilişkin enflasyon rakamlarına bakarsak ikincisi daha doğru bir ifade gibi geliyor. “RamaZam” kelimesini ilk önce ekonomi yazarı Şeref Oğuz’un 2011’deki bir köşe yazısında görmüştüm.
O günden bugüne değişen pek bir şey yok. “Ramazan” ve “zam” kelimeleri birbirinden hiç ayrılmadı. Hatta yıllar geçtikçe iyiden iyiye bağlandı. Ve bu Ramazan da sürüyor.
Gıda enflasyonu şubatta aylık bazda yüzde 3.17 artarken, yıllık bazda yüzde 35.11 yükseldi. Temel gıda ürünlerinde aylık fiyat artış oranları manşet enflasyonun oldukça üzerinde gerçekleşti. Dolayısıyla yıllık enflasyonda yüzde 40’ın altını görme sevincimiz kursağımızda kaldı.
Sadece son bir aydaki fiyat artışlarından birkaç rakamı paylaşarak durumu somutlaştıralım. Bu ürünlerin hepsi iftar ve sahur sofralarının olmazsa olmazları arasında: Tereyağı yüzde 13.7… Yoğurt ve diğer süt ürünleri yüzde 10.3… Süt yüzde 9.1… Taze meyve yüzde 8.3… Taze balık (üstelik denizlerde avlanma sezonu devam ederken) yüzde 7.5… Peynir yüzde 6.9… Makarna yüzde 6… Ekmek yüzde 5.2… Pirinç yüzde 4.2…
İthalata rağmen dana eti fiyatı bir ayda yüzde 5.8 arttı
Kırmızı ette de istikrardan bahsetmek hâlâ zor. Aralıksız süren ithalata rağmen son bir ayda dana eti yüzde 5.8 artarken, kuzu eti yüzde 3.4 yükseldi.
Her Ramazan ayı yaklaştığında genelde sektör temsilcilerinden benzer açıklamalar ve basın bültenleri gelir.
Kimisi fiyatların Ramazan ayında sabitleneceğinden bahseder, kimileri de bazı ürünlerde indirime bile gidileceği minvalinde mesajlar verir. Ama gelin görün ki TÜİK verilerine bakınca her yıl mutlaka acı bir Ramazan enflasyonu ile yüzleşiriz.
Normalde benim bu yazıyı mart enflasyonunun açıklandığı nisanın ilk haftası kaleme almam gerekirdi.