İrfan Donat
Gıdada taklit ve tağşişin maalesef önüne geçilemiyor. Bal görünümlü glikoz şurubu, at ve eşek etinden köfte ve lahmacun, pamuk yağı karıştırılmış zeytinyağı derken bir dönem merdiven altı diye tabir edilen milyarlarca liralık sahte gıda ekonomisi artık raflarda gıda terörüne dönüştü. Ceza ve yaptırımların etkin şekilde uygulanmadığı piyasada sahtekârlar cirit atıyor.
Gelin bu özet girişten sonra biraz detaylara inelim…
Bundan üç hafta önce manşetlere çıkan sahte bal haberlerini hatırlarsınız.
Ankara’da bir işletmeye yapılan baskında yaklaşık 1 milyar TL değerinde sahte bal yapımında kullanılan glikoz, früktoz ve şeker ile çeşitli markalara ait 100 bin bal etiketi ele geçirildi.
Yıllardır kötü bir şöhret olarak üzerimize yapışan “Dünyada balı bir arılar yapar bir de Türkler” sözüyle yine birilerini haklı çıkarmayı başardık.
Yine hatırlayacaksınız Adana’da ele geçirilen 1,5 ton tek tırnaklı hayvan eti (At, eşek, katır eti) haberleri gündeme damga vurmuştu. Ülkede hukuk sisteminin mevcut durumu sahtekârları cesaretlendirmiş olacak ki ifadelerinde pişkin bir şekilde söz konusu etleri akrabalarına dağıtmak niyetinde olduklarını söylemişlerdi.
Önceki haftalarda Antalya’da Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri tam 17 ton bozuk tavuk ele geçirdi. Denetimlerde ele geçirilen ürünlerin son tüketim tarihi/tavsiye edilen tüketim tarihi geçmesine rağmen makine ile yeni tarih kodlandığı tespit edildi.
Bu mevzuları sindirmeye vakit kalmadan geçen hafta Tarım ve Orman Bakanlığı taklit ve tağşiş yapan firmaları, hileli ürünlerin hangi marka adı altında satıldığını ve ürünlerde yaptıkları sahtekârlıkları anlık olarak ifşa etmeye başladı.
İfşaların detaylarına bakınca karşımıza çıkan tablo içler acısı ama pek sürpriz değil…
Bal tükettiğimizi düşünürken, bizlere sanayi tipi früktoz, sakaroz ya da glikoz şurubu yedirmişler.
Bir dünya para verip natürel sızma zeytinyağı satın aldığımızı düşünürken, pamuk yağı gibi düşük kalite yağları mutfaklarımıza sokmuşuz.
DOMUZ ETLİ TAS KEBABI
Yemeklerimize domates salçası kattığımızı ya da kırmızı toz biber veya sumak attığımızı sanırken aslında tabaklarımızda gıdada kullanımına izin verilmeyen kanserojen boyalar varmış.
Dana ya da kuzu etinden köfte, sucuk, pide, kebap, lahmacun tükettiğimizi varsayarken, aslında bizlere at, eşek, katır gibi tek tırnaklı hayvanların etleri yedirilmiş. Yine bu ürünlerde deri dokusu, sakatat, kanatlı etleri de kullanılmış.
İfşa listesine baktığımızda pek çok vatandaşımızın farkında olmadan domuz etli tas kebabı yediğini öğreniyoruz.
Önümüze Antep fıstıklı baklava konulduğunu düşünürken aslında yeşile boyanmış ay çekirdekli ya da yer fıstıklı baklava yemişiz.
Yetmemiş, aromatize şarap bazlı içkilere dışarıdan etil alkol ilavesi yapmışlar.
Gıda boyası ile çaya tavşankanı rengi vermişler.
Peynir, yoğurt, tereyağı gibi ana hammaddesi süt olduğunu düşündüğümüz ürünlerin içine bitkisel yağ, jelatin, nişasta ve natamisin (Ürünlerin küflenmesi ve maya gelişimini önleyici E-235 kodlu koruyucu katkı maddesi) karıştırmışlar.
Bize içinde yabancı madde bulunan kuru kekik satmışlar ama yabancı maddenin ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok.
Liste o kadar uzun ki hangi birini yazalım…
Bakanlığın resmi internet sitesinde her gün yenilenen ifşa listesinde şuan toplam 586 ürün var. Bunun 66’sı “sağlığı tehlikeye düşürecek gıdalar” olarak niteleniyor.
MART 2022’DEN BU YANA AÇIKLANMIYORDU
Aslına bakarsanız buraya kadar okuduklarınızda yeni bir şey yok.
Hatta oldukça eski bile diyebiliriz… Zira gıdada taklit ve tağşiş yapanların listesi en son Mart 2022’de yayınlanmıştı. Son yayınlanan liste geçen yıllarda suçüstü yakalanan geriye dönük firma ve marka bilgilerini de içeriyor. Bu da tüketicinin kafasında daha fazla soru işareti yaratmaya yetiyor.
Ve bunlar bize göre buzdağının sadece görünen ya da bize gösterilen kısmı…
Dolayısıyla değişen pek bir şey yok… Yıllardır gıda ürünlerinde tüketici sağlığını tehdit eden bu ve buna benzer hileler hep vardı ve bu gidişle bu sahtekârlar hep var olacak gibi görünüyor.