Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne imza atan ülkeler, Taraflar Arası Konferans (COP) için 28’inci kez bir araya geldi. COP28 küresel kaygılar eşliğinde Dubai’de başladı. Karar verici ve uygulayıcı otoritelerin, söz konusu kaygıları bu defa ne kadar sahipleneceği merak konusu. COP28’den çıkacak somut karar ve adımlara yönelik beklentiler çok yüksek değil. En azından genel kanı bu yönde.
Gerekçesi ise, gözlerin fosil yakıtlara çevrildiği bir süreçte toplantının küresel ısınmaya en çok katkı veren fosil yakıt ülkesi ve şirketlerinden birinin ev sahipliğinde gerçekleşiyor olması. Bugüne kadarki 27 toplantı sonucunda gelinen nokta da ortada… Ama artık vakit pek kalmadı… Küresel iklim değişikliği biyoçeşitlilik üzerinde ciddi baskı yaratıyor. Su kaynakları üzerindeki stres had safhada… Topraklar nicelik ve nitelik açısından aşırı şekilde kayba uğruyor. Hava kirliliği pek çok bölgede limitleri aşıyor. Ormansızlaşma tehlikeli bir boyuta ulaştı.
Gıda ve su kaynaklı çatışma riski
Bu cümleler belki bazı kesimler için yeterli kaygı ve stres yaratmıyor olabilir. O yüzden mevcut gidişatı herkesin daha net anlayacağı bir dile çevirelim. Böyle giderse yakın gelecekte açlık ve kıtlık dünyanın pek çok bölgesinde “yeni normal” olarak karşımıza çıkacak. Su meselesi birçok ülkenin ulusal güvenlik sorunu olacak. Aşırı hava olayları çok daha fazla can alacak. Dünyanın önemli bir kısmında insanlar temel besinlere ya ulaşamayacak ya da ulaşabilmeleri çok daha pahalıya mal olacak. Kaosa doğru sürüklenen gezegende gıda ve su kaynaklı çatışmalara ve toplu ölümlere daha fazla şahit olacağız. Abartmıyorum… Bu senaryoların gerçeklikle arasında çok ince bir çizgi kaldı. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girdik ve freni patlamış kamyon misali her geçen dakika hızlanıyoruz. Bakalım kaçış rampasını (COP28) bu sefer yine ıskalayacak mıyız? COP28’in çok farklı disiplinleri kapsayan temaları var ve ajandadaki başlıkların hepsi birbiriyle kesişiyor.