İpek Özbey: İklimin değil, sermayenin kanunu!

İlk olarak paylaşıldığında tarih 18 Ağustos 2023’tü.

Ankara Sanayi Odası’nın internet sitesinde yer aldı.

Adı ‘İklim Değişikliği Kanunu Teklifi’ydi. Sonra tekrar erişime açıldı.

Teklif taslağı basına sızdı, tartışmalar yavaş yavaş başladı, teklifin Meclis’e gelmesi 1.5 yılı buldu.

Komisyonlardan hızla geçti, şimdi TBMM’de.

Sivil Toplum Kuruluşları, iklim uzmanları itiraz ediyor…

CHP’nin hukukçu Grup Başkan vekili Ali Mahir Başarır’a göre “Bu teklifin adı bir kandırmaca. Bu kanunun adı ancak olsa olsa emisyon ticaret sistemi olur, bu kanunun iklim değişikliğine kapsamlı bir bakışı yok…” Başarır, “İklim teklifinde, sınırda karbon düzenlemesi yapılması önemli, bunda bir sıkıntı yok. Sera gazı meselesi önemli, sanayide ve ticarette önlem alınmalı, ticaret emisyon sistemi kurulmalı. Elbette AB kuralları çerçevesinde bir net emisyon hedefi koyulmalı” diyor… Ancak itirazları büyük, peki neden iklim teklifine hayır diyorlar? Sordum, şöyle ifade ediyor: “2021’de yazılmış 860 sayfalık bir Meclis Araştırma Komisyonu metni var. Oradaki çözüm listesinden bir düzenleme bu teklifin içinde yok. Çevreyi bir bütün olarak görmeyen, meselenin sadece ticari ayağına odaklanıp canlı hayatına bütünlüklü yaklaşmayan bir iklim kanunu olmaz. Ticaret emisyonu sistemini kurarken karbon emisyonunu azaltmaya dair somut hedef ve planları yönetmeliklere bırakan muğlak bir kanun olmaz. Getirdikleri bu kanun teklifinde yerel yönetimler konunun merkezinde değil, STK ve çevre örgütleri süreçte gözardı edilmiş. Kömürden kademeli çıkış planı bile yok.”

CHP 2021 yılında bu konuda komisyona 28 maddelik bir rapor sunuyor. “Türkiye, ivedilikle kömürden çıkış yol haritasını belirleyip, açıklamalı ve bunun için eyleme geçmeli, fosil yakıtlara dayalı termik santrallerden vazgeçmeli, biyo kütle gibi yakma teknolojisine dayalı santraller ile ilgili yasal düzenlemeleri hayata geçirmeli. Mevcut santrallerin “Adil Dönüşüm” ile 2035 yılına kadar kapatılacağını taahhüt etmelidir. Kömüre verilen teşviklerin durdurulması ve fosil yakıt kullanımının etkili vergilendirilmesi sağlanmalı. Türkiye’nin Paris Antlaşması’na uygun olarak, ülke beyanını hazırlayarak vermesi bu beyanda karbon emisyonunu azaltım hedeflerini güncellemesi gerekir, bakanlıkların uzaktan yerel yönetimleri etkilerini elinden alarak yaptığı her proje şehrin kalbine hançer gibi o dokuyu bilmeden saplanmaktadır. Şehirlerin imar planlarına bakanlığın müdahale etmesini önleyecek yasal mevzuatta düzenleme yapılmalı” gibi önemli birçok madde üzerinde çalıştıkları anlaşılıyor.

Çevre Bakanlığı ise tüm iddiaları reddediyor, “Kanun teklifi şehirleri, altyapıyı, tarımı, hayvancılığı, yeşil alanları, su kaynaklarını koruyacak. Enerji, sanayi, ulaştırma gibi sektörleri teknolojik ve çevre dostu yapıya kavuşturacak bir yaklaşımla hazırlandı. Teklif ile çevrenin, ekonominin, toplumun ve halk sağlığının iklim bazlı olumsuz sonuçlara dirençli hale getirilmesi sağlanacak. Hidrojen teknolojisi gibi yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması için kamu, özel sektör ve kurumlar arası iş birliğinin güçlendirilmesini, bu alanlarda çalışmalar yapılmasını teşvik edecek.” Bakanlık, “İklim Kanunu sadece ticaret sistemine yönelik bir kanun” eleştirilerine de şöyle cevap veriyor: “İklim Kanunu iklim kaynaklı afetlere dirençli şehirler kurmak, su ve gıda güvenliğini sağlamak, Sıfır Atık sistemini yaygınlaştırmak, yenilenebilir enerji ve temiz teknolojilerin kullanımını artırmak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya ve daha sağlıklı bir çevre bırakmak, tarımsal alanları ve biyolojik çeşitliliği korumak için gerekli düzenlemeleri içeren bir kanundur. Ayrıca, emisyon ticaret sistemiyle sanayimizin daha rekabetçi, temiz ve verimli üretim yapmasını da sağlayacak nitelikte hazırlanmıştır.”

Sivil Toplum Kuruluşlarına göre kanun mutlaka revize edilmeli. Üstelik iklim krizini çözmek için yapılması gerekenleri yok saydığı görüşündeler. Kanun teklifi hazırlanırken bilim insanlarının, STK’ların görüşü alınmadı, ayrıca fosil yakıtları terk etme hedefi yok. ETS’nin emisyon azaltımına katkısı belirsiz ve ETS gelirlerinin dağılımı adil değil. Emisyon ticaretinden elde edilecek gelirlerin toplum yararına kullanılmasına dair düzenleme yok. Bu gelirlerin, iklim değişikliğinden etkilenen vatandaşların kayıplarını karşılamak için kullanılması gerektiğini söylüyorlar. Yaşam savunucularına göre bu ‘‘İklimin değil sermayenin kanunu. Bırakın suyu, toprağı korumasını üstüne ticarete açar” görüşü hakim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Bursa’da zirai donun faturası ağır olacak

Zirai don nedeniyle Bursa’nın bazı ilçelerindeki meyve ağaçlarında yüzde...

Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı’dan Son Günlerde Yaşanan Zirai Don Olaylarına İlişkin Açıklama

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, yaşanan zirai don olaylarıyla...

TOBB ve TMO’dan “zirai don” uyarısı: Çiftçiye destek olmadan üretim sürdürülemez

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu,...

Arz zincirinden gıda enflasyonuna… Zirai donun faturası ağır olacak!

Nisan ayının ortasında yurdu etkisi altına alan ani soğuk...