İlber Ortaylı: Borç ödeme zamanı

0
502

Karanlıkta, soğukta ulaşılamayan bölgelerdeki insanlarımızın birtakım göçüğü âdeta tırnaklarıyla kazdığı ve kurtarabildikleri insanları yeniden hayata kavuşturduklarını gördük. Herkesi olağanüstü biçimde 7/24 çalışırken görüyoruz. Yarım kilometrelik sıra sayesinde elden ele tırlar dolduruluyor ve sevkediliyor. Bu ilgi ve dinamizmle iftihar ediyoruz.

Sevgili vatanımız tarihinde görülmeyen çifte bir felaketi art arda yaşadı. İki fay hattı telaki (buluşma) halinde. Bu hattın ve çevrenin içindeki 10 vilayetin nüfusu 14 milyonu buluyor. Yarısı Türkiye sanayisinde hatırı geçer vilayetler. Tamamına yakınında sanayi kalkınması ve ziraatın gelişmesinin yarattığı bir kalabalık nüfus var.

TÜRKİYE’NİN DERDİ

Böylesine gelişen şehirlerin çoğunluğunda olduğu gibi konut alanlarında, yapılaşmada bir eşitsizlik var. Ne var ki acı olan, Türkiye gibi dünyanın önde gelen deprem bölgelerinden biri olan yerde meskenlerdeki bu görünüş farkının dışında, kalitesiz inşaatın yer etmesidir. Bu durum, Türkiye’nin derdi. Bu gelişen şehirlerimizde, Allah muhafaza ama deprem potansiyeli olan bu kalabalık metropollerimizde insanların dinleneceği, oturabileceği park, bahçe alanı bile yok. Afet bölgelerinde toplanılacak merkezler ise sadece tabelada mevcut.

Aşağı yukarı 30 yıldır moda olan imar affı gibi bir müessese zaten naif karakterli olan halkımıza bir yanlış umut duygusu veriyor. Buna illüzyon, gözbağcılık derler. Tabii bu gözbağcılığı yapan müteahhitlerin sayısı belirsiz. Şahsen kendim ev ararken bu gibi sahtekârlıklara adım başı rastladım. Yapılan iş, utanmazlık ve vicdansızlıkla karışık bir yolsuzluktur. Bu durum sadece rüşvet değil; rüşvet başka bazı ülkelerde de inşaatların tasdiki için alınıyor ama bizde maalesef yapı denetimi ve kullanım safhasında söz konusu. Denetim zayıf, belki denetimi yapacakların bazı usulsüz menfaati dışında tembelliklerinin de rolü var.

Belediyeler ve merkezi hükümet imar nizamını birlikte yürütemiyor! Daha doğrusu yürütemiyorlar. Yeni gelişen alanlarda özellikle dar gelirli bölgelerde insanlar aslında en çok muhtaç oldukları yeşil alan ve dinlence için ortak kullanım bölgelerini, umursamaz bir şekilde plandan çıkarmaya uğraşıyorlar. Yeni yerleşim bölgelerinde kendi arsalarının ucuza kamulaştırılacağı kuruntusuyla bu alanların ihdasını engelliyor ve bunu da belediyelere kabul ettiriyorlar.

Borç ödeme zamanı

MASUM İSTEK

Maraş’ı 1966’da gördüm. Bir Danimarkalı gazeteci çift için Dışişleri Bakanlığı’nın isteği ve fakülte dekanımızın aracılığıyla Karadeniz’den başlayarak Tunceli üzerinden Maraş ve Antep’e indik ve onları Suriye’ye uğurladım. Maraş geleneksel, hiç de fakir olmayan bir şehirdi. Çarşı düzeni ve evlerine hayran olmuştuk. Birkaç sene sonra yerini hemen hemen gökdelen tipi binaların almaya başladığını gördüm. Halk çalışkandı, bölge zengindi. Maraş sanayileşiyordu. Bunlar iyi gelişmeler ve tabii bu iyi gelişmelerin sonunda masum bir istek vardı; daha modern, ısınması ve serinletmesi daha kolay, temizliği ev halkını yormadan yapılacak apartman daireleri. Ama artan talebin karşılanmasının pek de dürüst inşaat teknikleriyle ve inşaat giderleriyle karşılanmadığı bugün açık. Nitekim Ankara’da Sanayi Mahallesi’nin kenarında bir modern çarşı yapılmıştı. Yangın merdivenlerine esnaf ağırlıklarını yığdığı için binanın içindeki kimyevi maddelerden çıkan yangında üst kattakiler yangın merdivenini kullanamadılar. Böyle bir kötü kullanımı ne devlet denetlemiş ne de içeridekiler bu usulsüzlüğü protesto edip önlemek yolunu seçmişlerdi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz