Seçimlerden önce dövizin artacağı belliydi, faizlerin yükseltileceği belliydi, vergilerin yağdırılacağı belliydi, şimdi de bunların doğal sonucu olarak enflasyonun sıçrayacağı gün gibi ortada…
Saray rejiminin tüm hesaplarını ekonomide arabayı devirmeden 14 Mayıs’a ulaşmaya yönelik yaptığı, hatta seçimin ikinci tura kalmasıyla 28 Mayıs’a kadar durumu idare etmekte bile zorlandığı anlaşılıyor. Bu durumu en net ödemeler dengesi rakamlarında görüyoruz.
2023’ün ilk 5 ayında 37.7 milyar dolar cari açık verilmiş. Bu açığı finanse edecek yeterince kaynak sağlanamadığı gibi, üstelik net hata ve noksan kaleminden de kaynağı belirsiz 13.7 milyar dolar çıkış gerçekleşmiş. Özellikle Mayıs ayında, AKP’nin seçim kaybetmesi korkusuyla paralarını yurtdışına park etme gayretindeki zenginler yüzünden net hata ve noksan kaynaklı 7.4 milyar dolarlık bir kanama gözlenmiş. İşte tüm bu döviz açıkları ancak Merkez Bankası rezervlerinden 39 milyar dolar döviz satışıyla finanse edilebilmiş.
ÖTV ARTIŞLARI SÜRPRİZ DEĞİL
Dünkü gündemimiz de pazar tatili dinlemeyip akaryakıta getirilen ÖTV artışları oldu. Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Çünkü kamu çalışanlarının en düşük maaşını 22 bin TL’ye çıkaracağım benzeri vaatlerde bulunursanız, haliyle bunun maliyetini bir yerlerden finanse etmek zorunda kalırsınız. AKP’nin sınıfsal tercihleri de sermayeye servet vergisi-emlak vergisi gibi kanallardan pek yüklenmeye yatkın olmadığı için faturanın sade yurttaştan çıkmasını bekleyebilirdiniz. Zaten 2023 bütçesinde 2022’ye göre enflasyonun çok altında sadece yüzde 22 artışla 512.6 milyar TL ÖTV öngörülmüş, yılın ilk 5 ayında bunun 251 milyar TL’si toplanmıştı. Ek bütçede ise toplam gelirlerde ÖTV’nin ağırlığı yüzde 13.95’ten, yüzde 26.73’e çıkarılarak 307.6 milyar TL’lik yüklü bir ÖTV artışı yer almıştı.