Bir ayakkabı, bir çanta veya bir elbisenin fiyatı size çok geldiğinde “evet ama bu bir tasarım ürünü” diyebiliyorlar akan suları ve itirazları anında durdurmak için. Aynı şey yemek için de geçerli mi?
Yemek ya da yemek deneyiminde tasarımın nasıl bir rolü var?
Konuyu “tasarımcı yemekçi” Ali Akdamar’la konuştuk.
Ali benim çok eskiden beri tanıdığım sevdiğim bir dostumdur.
Kendisi nesli tükenmeye yüz tutmuş sanatçı tasarımcılardan.
Antepli olması da onu ister istemez doğuştan bir gurme ve lezzet meraklısı yapmış. Ali Akdamar’ı bugünlerde yaşadığı Ayvalık’ta, çeşitli kültür ve sanat projeleri yaptığı ‘Destek Tasarım Atölyesi’nde ziyaret ettim.
Tasarım her yerde
Lafın başında sorulan soruların cevabı genelde hep “evet” olur.
Bu sefer de öyle. Yemeğin tasarımı elbette vardır. Söz konusu tasarım yemeğin malzemesi ve lezzeti için geçerli olduğu kadar o yemeğin yendiği mekanın dekorasyonu, rengi, tarzı, aydınlatması, yemek eyleminde kullanılan mobilya ve araç gereç için de geçerli.
Lezzetin tasarımı için öyle çok ünlü yetenekli bir sanatçı veya şef olmak da gerekmiyor. Evinin kadını (veya erkeği) sabah kalktığında ve “akşama ne pişirsem” diye düşünmeye başladığında olağanüstü bir tasarım süreci devreye giriyor. Çok fazla füzyon, etnik, egzotik, moleküler gibi zorlamalara da gerek yok. Sade bilgi, deneyim, yaratıcılık, monotonluktan sıkılmışlık, “eşim, çocuklarım sever mi acaba”lık, hepsi bir arada bu tasarım sürecini etkiliyor, sürece katkı sağlıyor.