İçinde bulunduğumuz çağda; çevresel sorunlar, güvenli gıdaya erişimde yaşanan güçlükler, tarım ürünlerinde kullanılan zirai ilaçlar, etiğe aykırılık, suistimaller, ticarette kayıt dışı gibi etkenler toplumsal yapının bozulmasına yol açıyor. Bu kötü değişimlere rağmen her ne kadar devletler sürdürülebilir kalkınma ilkeleri, yeşil mutabakat eylem planı gibi tedbir ve iyileştirmelere yönelik çalışmalar yapsa da bu negatiflikler karşısında tam olarak yeterli gelmiyor.
Geleceğimiz için daha fazlasına ve daha çok duyarlılığa ihtiyaç var.
DOĞADAN İNSANA MESAJ
Bu değişkenler karşısında son yıllarda ekolojik zeka kavramı dikkat çekmeye başladı. Dünya genelinde Çoklu Zeka Kuramı biliniyor. Çoklu Zeka Kuramı; insan zekasının çok yönlü olduğunu bu nedenle farklı zeka türlerine sahip olduğumuzu vurguluyor. Örneğin görsel-uzamsal, sosyal, sözel, mantıksal- matematiksel, bedensel kinestetik, müziksel ritmik, doğasal ve içsel zeka gibi çeşitleri bulunuyor. Dünyada genelinde çevresel sorunların, küresel iklim değişikliği gibi temel etkenlerden ötürü ekolojik zeka kavramı yayılmaya başladı. Peki nedir bu ekolojik zeka?
Mantığı; insanların doğa ile uyumlu olmasını, doğayı dinlemesini ve ilham almasını, doğadan öğrenmesini ve ders çıkarmasını istiyor. Sürdürülebilir Odaklı Düşünme Yeteneği olarak da tanımlanıyor. Çünkü doğa insanoğluna çok büyük mesajlar gönderiyor. Bilim insanlarının doğadan yola çıkarak devrimler yaptığını unutmamak gerekir.
Tıpkı suyun kaldırma kuvvetini bulan Arşimed gibi. Bu alanda çalışan pek çok uzman var. En bilineni “Ekolojik Zekâ: Doğada Kendimizi Yeniden Keşfetmek” kitabını yazan McCallum ile “Ekolojik Zekâ: Satın Aldığımız Her Şeyin Hayatımızı Nasıl Değiştirebileceğinin Altında Yatan Etmenler” başlıklı kitabın yazarı Daniel Goleman.